Ruh İçimizde tezahür ettiği zaman, ne olmalıdır? 1983-09-26
Public Program, İkinci Gün, Hollywood United Methodist Kilisesi, Los Angeles, Amerika, 26.09.1983
Ruhu arayan herkesin önünde eğiliyorum. Ruh arayışı, eski çağlardan beri pek çok insan tarafından tarif edilmiştir. Benim size anlattığımda konuda, yeni olan hiç bir şey yok, insan farkındalığı daha fazla bir şey olması gerektiğini görmeye başladığı bir noktaya ulaşır ve o anda, arayış başlar. Ve kişi, tüm bu kutsal kitapların anlattığı ve hakkında bahsettiği şekilde, o kişiyi ruh yapacak bir şeyi dört gözle beklemeye başlar. Bu konuda, bunu daha iyi bir hale getirecek hiçbir konuşma yoktur çünkü ruh içimizdedir, içimizde, kalbimizdedir. Şimdi, ruh olmanız gerek, aydınlanmanızı almalısınız, özünüzün bilgisine sahip olmalısınız, kendinizi bilmelisiniz diyerek, bir sürü insanın bunun hakkında konuştuğunu işitmiş olmalısınız ama bugün Sahaja Yoga'da kişinin yapması gereken şey, ruh olmayı gerçekleştirmek üzere, bunu sizin kendi deneyiminiz haline getirmektir ve bu çok büyük bir armağandır. Bence bu, bunu gerçekleştirebilmemizi sağlamak için elimize geçen çok benzersiz bir keşiftir. Şimdi tek bir basit noktayı anlamalıyız, bu ruh içimizde tezahür ettiği zaman, ne olacağını, en üst seviyede neyin olması gerektiğini anlamalıyız. İlk olarak buna hayat kazandırılmalıdır, siz bu bedene daha fazla enerji almak zorundasınız, bu siz fiziksel sınırı hissetmek zorundasınız demektir. Eğer herhangi bir süreç veya herhangi bir yöntem yada herhangi bir deneyimle, eğer siz sağlık açısından düzelme göstermezseniz, o zaman bunun ruh olmadığını bilmelisiniz. Çünkü ruh tam bir sağlıktır ya da diyebilirsiniz ki, o asla hastalanmaz, Ruh budur. Öyleyse başınıza gelmesi gereken ilk şey, bunun canlandırıcı bir yaşam, çok dinamik bir yaşam olması gerekliliğidir. Başınıza gelmesi gereken ikinci şey ise, sizin huzurlu ve rahat bir kişilik haline gelmenizdir, tedirgin olanlar, çok öfkeli olup, bağıranlar gibi değil. Bağıracak ve sinirlenecek hiçbir şey yok, belki de bu insanların yüzleştikleri gerçekle ya da onlara gelen realite ile, bu dünyada kendileri için yer olmayacağına dair bir tür korkuya sahip olmalarıdır. Onları tedirgin eden nedenlerden biri de bu olabilir. İnsanların üzerinde konuştukları şekliyle, İsa gibi ve insanların İsa’nın olduğunu düşündükleri şekliyle, bir kişi için İsa zaten ceptedir. Bilmek zorundasınız ki, İsa’nın büyüklüğünde en önde gelen şey Onun bir bağışlama silahı kullanmasıdır. Kendisi o kadar huzurlu bir insandı ki, çarmıhtayken bile, “Ey Baba bunu yapanları affet çünkü onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar”, dedi. Heyecanlanıp öfkelenen ve insanlara bağırmaya başlayan biri değildi, İsa bu tür bir kişilikti, ruhsal bir şahsiyetti diyebilirsiniz.
Bugün, bizim farkında olmadığımız bu zaman son derece istikrarsız. Örneğin, eğer siz bu insanlara, eğer İsa gelip burada dursa deseniz, Onu nasıl tanıyacaklar ki? İsa’yı tanımanın herhangi bir yolu var mı? Onlar İsa'yı çarmıha geren kişiler olabilirler, çünkü o zamanlar Onu tanımadılar. İsa'yı nasıl tanıyacağımız, bizim asla cevaplamaya çalışmadığımız çok basit bir soru. İsa’yı nasıl tanıyacağımızı anlamanın bir yolu yok. Çok, çok basit bir sorunun cevabı yok çünkü bunu yapamazsınız. Siz, Onu tanıyamazsınız. Çünkü farkındalığınız sizin bunu anlamanızı sağlayamaz. Birisi Bana, İsa olduğunu iddia eden bir kişinin varlığından bahsettiği zaman olduğu gibi. Bende, “Tamam o zaman, ondan suyun üzerinde yürümesini isteyin. Eğer su üzerinde yürüyebiliyorsa, o zaman bu kişinin İsa olduğunu düşünün” dedim. Bu, İsa'nın kalitelerinden biridir, belli bir advent’in (Deity’nin dünyaya gelişi) özelliği her neyse, bu advent’te de o görülecektir. Her advent’in eski kitaplarda zaten anlatılan belirli bir özelliği vardır. “Ben şuyum, ben buyum” dediği için, hiç kimseyi kabul etmemelisiniz, bizde olan sorun bu, bir tür bir zihinsel anlayışla yaşamak için kendimiz bir değeri kabul ediyoruz, atalarımız onunla yaşadı, onların ataları da bununla yaşadı ve en sonunda biz, geriye hiçbir şey kalmadığını görüyoruz. Yani, kişi şunu bilmelidir ki, en azından İsa'ya inandığınızı söylediğiniz zaman, eğer gelirse İsa’yı nasıl siz nasıl tanıyacaksınız. Herhangi bir şey var mı? Size O'nun İsa olduğunu gösterecek herhangi bir şey var mı? Var! Sizler Ruh olmalısınız. Sizin vibrasyonlarınız var. Serinlik hissedersiniz. Yeni bir farkındalığa sahipsiniz, vibrasyonel bir farkındalığa sahipsiniz, içinizdeki beşinci boyut, öyle bir noktaya yükselir ki, "Bu kişi İsa mı?" diye sorduğunuz zaman, vibrasyonlar muazzam bir şekilde akacaktır. Siz o zaman, bu kişi İsa, diye bileceksiniz. Eğer o kişi sahte birisiyse, şapkanızda ter damladıkları bile oluşabilir, böyle bir insandan gelen korkunç bir ısı bile alabilirsiniz. Ama eğer, İsa ise, elinizde muazzam bir esinti olacaktır. İşte bu onun İsa olup olmadığının nasıl bilebileceğinizin işaretidir. İşte bu yüzden O, “siz Bana İsa, İsa diye sesleneceksiniz” dedi, İsa sizi tanımayacaktır, ne de siz O'nu tanıyacaksınız. Bu bir gerçektir. Sizler zihinsel bir projeksiyon fikri ile yaşıyorsunuz ve sonra, tüm olasılıklara, yükseliş şansınıza ulaştınız. Kendinizi bir bilim adamının yaptığı gibi açık tutmalısınız, kendinizi açık tutmalısınız. Zihniniz açık olmalı. Sizi ifade etmeyen, sizi artık ifade edemeyen, bu konuda sizi artık düşünemeyen biri haline getiren ya da geri kalan her şeyden sizi dışlayan, böyle bir teoriye izin veren bir şeyden veya herhangi bir dogmadan dolayı kapanmamalısınız.
Gelişen böyle bir kişilik sizin için çok çok tehlikeli olacaktır. Yani şahsiyet açık olmalıdır, anladığınız üzere alıcı olmalıdır. Şimdi, dün size anlattığım gibi bu, sizin içinizdeki yaşayan bir sürecin kendiliğinden gerçekleşmesidir. Onun yapay şeylerle ilgisi yoktur. Elbette ki kurulan kiliselerde, onlar bir anlamda insanlara karşı iyi olmaya çalışıyorlar, onlara dengede olmalarını, başkalarıyla da dengeyi korumanızı söylediler ama vaftiz gibi belli bazı şeylerde çok ileri gittiler, sanıyorum ki onlar ellerini herkesin tepesine koymaya başladılar, bende sen vaftiz oldun diyorum, bu uygun değil ama siz buna [.... Hintçe] diyorsunuz, bu yetkisiz anlamına gelir. Birini vaftiz etmek, sizin herhangi bir okuldan alabileceğiniz yetki değildir, bunu Tanrı'dan almanız gerekir. Eğer siz aydınlanmış bir ruhsanız, o zaman başkalarını vaftiz edebilirsiniz. Herkes vaftiz edemez, herkes bunu yapamaz. Hatta, Ben İsa’nın havarilerinin kimseyi vaftiz ettiğini düşünmüyorum, onlar bunu yapmadılar. Bu daha sonraydı, birisinden bir başkasını vaftiz etmesini isteyebilmenizin, bu organizasyonun içine nasıl girebildiğini bilmiyorum. William Blake, “rahip başımın üzerinde beni lanetledi, ben ağladım ve göz yaşlı döktüm”, şeklinde bunu açıkça söylemiştir. Aslında vaftiz etmesi gereken kişi, aydınlanmış bir kişi olmalıdır çünkü vaftiz Kundalininin uyanıp, bıngıldak kemiğini kırıp, süptil sistemi açması anlamına gelir ve siz bunu yapamazsınız, bu nedenle de bunu yapmamanız daha iyi olur. Size yetki verilmedi, tam bir alçakgönüllülük ve tevazu içinde kişi, bunun sizin işiniz olmadığını anlamak zorundadır. Deyin ki, örneğin, makinler yada araba hakkında Ben hiç bir şey bilmiyorum, arabayı sürmeye başlıyorum, ne olacaktır? Ama Tanrının işini yapmaya yetkisi olmayan insanlarda bu oluyor, onlar Tanrının işini yapmaya başlıyorlar. Herkesi sıkıntılar içine sürükler ve nihayetinde kendilerini etkisizleştirirler. Artık hepsinin, tüm bu kurumların yapmaları gereken şey, böyle bir dogmanın olmadığını, bunun yerine yapmanız gereken şeyin, Kundalini uyanmasıyla, yani kendi gerçek vaftizleri sayesinde insanları dönüştürmek olduğunu görmelerinin tam zamanıdır. İnsanların, ana şebekeye bağlanmamızda, bir yerde bir şeylerin yanlış olmasına dair fark ettikleri şey, işte budur.
Bu olduğu zaman, Warren'ın söylediği gibi başınıza gelecek ilk şey sizin kolektif bilinçte olmanızdır. Bu kolektif bilinç, dikkatinizin kendisidir, merkezi sinir sisteminiz üzerinde hissedilen dikkatiniz aydınlanır. Bu anlamda bu ether gibidir, ethere dokunduğunuz zaman, buradan siz herhangi bir yerde bulunan herhangi bir kişiyle haberleşebilirsiniz. Aynı şekilde, siz her yeri kaplayan bu güce dokunduğunuz zaman, bu güç vasıtasıyla oturduğunuz herhangi bir yerden iletişim içinde olabilirsiniz, bu kolektif bilinçtir. Üstelik kolektif bilinç, o iyi mi yoksa onun bir sorunu mu var şeklinde, sizin o kişiyi hissedebilmeniz demektir. Kundalini vücudun bu kısmındadır veya eğer o kişinin bir hastalığı varsa, siz kendinizi de hissedebilirsiniz. Sizin kişinin nasıl olduğunu otomatik olarak hissetmeniz ışığın işaretidir. Siz [İŞİTİLEMİYOR] bir toplantıda yüksek sesle söylemeyebilir ya da siz bu kişiyi bilgilendirmemeye çalışabilirsiniz, öbür bayan Bana geldi ve şüphe yok ki, kendisi kanser hastasıydı ama Ben ona söylemedim, uğraştım ve sanırım o kişi şimdi iyileşti. Yani, siz kişiye bunu söylemek zorunda değilsiniz çünkü ona söyleyerek bir şey başarmanız gerekmiyor, eğer o kişi düzelebilirse, eğer siz ona aydınlanma verebilirseniz, yapmanız gereken şey bunu başarmaktır ama sizin tavrınız insanları iyileştirmek değildir. Divine in tavrı bu değildir çünkü sağduyu var. Eğer siz belli bir arabanın sonsuza dek hurda olacağını bilirseniz, bunun hiç faydası yoktur, bu tür arabaları tamir etmezsiniz. Yani, herkes için sahip olduğunuz bu şefkat ve merhamete rağmen, kesinlikle işe yaramaz bu adama aydınlanma vermenin, bunun sadece onun önüne inciler saçmaktan (İsa, incileri domuzların önüne saçmayın demiştir) başka bir şey olmadığını görmek istemezsiniz. Bu yüzden bırakın aydınlanma vermeyi, böyle bir adamla aydınlanma hakkında konuşmak bile istemezsiniz. Kesinlikle Tanrı karşıtı olan bir adama aydınlanma vermek öyle bir baş ağrısıdır ki. Örneğin Hitler gibi, eğer o "Anne, bana aydınlanma verin" derse. Ne yapmalıyım? Aynen bunun gibi. Yani temelde bir arayış tavrı içine girmelisiniz. Eğer siz arayış içindeyseniz, aydınlanmanızı alırsınız ve kolektif bilinçte olursunuz. Kolektif bilinç ile insanların Kundalinisini de yükseltebilirsiniz. Tedavi edebilirsiniz. Onları zihinsel olarak geliştirebilirsiniz. Onları huzur içinde halledebilirsiniz. Sonra burada oturarak, herkese, o kişinin nesi olduğunu anlatabilir ve burada oturarak başkalarına yardım etmeye de çalışabilirsiniz. Bu hiç de zor bir şey değildir çünkü siz böyle olursunuz.
Sanki bir televizyon görmüşsünüz gibi, eğer o ana şebekeye bağlanırsa, o kadar olağan üstü bir şekilde davranmaya başlar ki, bu küçük kutunun böyle davranmasına kimse inanamaz. Aynı şekilde, bu küçük kutu da inanılmaz bir şekilde davranmaya başlar. Bu sizin de başınıza gelmelidir, yoksa aydınlanma aldığınıza inanmamalısınız. Bu bir 'inandırma' şeyi değildir. Bu sadece iki kez doğduğunuz gibi zihinsel bir anlayış değildir, bunların hiçbiri değildir. Bu, olması gereken bir şeyin sizin içinizde filizlenmesidir, eğer siz daha düşük (İŞİTİLEMİYOR) iseniz ve eğer siz, gerçeği arayan ve başka bir şey olmayan insanlar olarak gerçekten kendinize saygı duyuyorsanız, bu size olur ve siz kendi büyümeniz içinde tamamen büyürsünüz. İkinci olarak, size ne olur, bunun gerçek olduğunu anlamaya başlarsınız. Nasıl? Çünkü farz edelim ki, size anlattığım gibi, babası hasta olan bir beyefendi vardı ve biz bunu bilmiyorduk. Babasının nasıl olduğunu bilmek istedi. Ben de, tamam dedim. Ellerinizi uzatın ve babanızın nasıl olduğunu sorun. O sadece babasını sordu ve burada, bu parmağında yanma hissi vardı. Bunun üzerine Bana sordu, cevapladım, bu parmağın bu kısmının bununla ilgili olduğunu söyledim ve bunlar senin babanın merkezleri dedim. Bu durumda babana sorsan iyi olur ama Ben eminim ki, baban çok kötü durumda bir bronşit hastası olmalı, dedim. O İskoçya'daki annesine telefon etti, annesi telefona geldi ve onun babasının çok kötü durumda bir bronşit hastası olduğunu söyledi. Burada oturarak, onu nasıl iyileştirebileceğini anlattım ve o bundan dört, beş saat sonra dışarı çıktı. Bu yapılabilir. Siz bu kadar harikasınız, siz bu kadar ihtişamlısınız. Bu şekilde dikkatiniz aydınlanır. Bazı şeylere ruh katmaya ve tüm bu gereksiz şeyleri yapmaya çalışmanız söz konusu değildir.
Yapmanız gereken tek şey, hasta olan kişide ruhu uyandırmak ve ruhun bunu üstlenmesini sağlamaktır çünkü bu aynı zamanda gerçek olur. Bunun gerçek olduğunu anlamaya başlarsınız çünkü siz bunu kanıtladınız. Her an bunu doğrularsınız. İlk olarak bu bir şanstır. Bazen tesadüf olduğunu düşünürsünüz, "Belki de böyle olabilir" diye düşünürsünüz, daha sonraysa, bunun gerçek olduğunu görmeye başlarsınız. Bu böyledir. On tane çocuğu oraya koyun, eğer onlar aydınlanmış ruhlarsa ve bu günlerde onlaradan bir sürü var, sizin ülkenizde bile, biz aydınlanmış olarak doğmuş pek çok çocuk olduğunu gördük. Onların gözlerini bağlayıp, bir kişiyi onların önüne koyun ve onlara "Bu adamın nesi var?" diye sorun, bize ne olduğunu söyleyin, deyin. Onlar tek bir parmağı kaldırırlar, diyelim ki bu parmak. Siz ona "kalp krizi geçirdiniz mi?" diye soruyorsunuz. Bu parmak kalbi gösterir. "Evet geçirdim. Siz bunu nasıl biliyorsunuz?" dediler. Bende "onların hepsi tek bir parmağı gösteriyorlar. Bu kalptir", dedim. Ve sonra, siz bunun gerçek olduğunu anlamaya başlıyorsunuz. Tartışma yok, bu konuda başka bir görüş yok, sadece tek bir görüş var, çünkü gerçek mutlaktır! Biri, İsa bu der, birisi İsa şu der, birisi bu Krishna, şu Rama der. Bu asla böyle değildir! Bu tektir. Gerçek tektir, sizin iki görüşünüz olamaz. Ve kesinlikle sizin konunuz, aydınlanır ve siz bunun gerçek olduğunu söyleyebilirsiniz. Yani başınıza gelen ikinci şey şudur, siz mutlak olan gerçeği öğrenmeye başlarsınız. Şimdi, eğer siz ellerinizi uzatırsanız, deyin ki böyle, şimdi, siz bir bilgisayar haline geldikçe, siz çalışmaya başlamış bir bilgisayarsınız. Gelmiş olan tüm bu araçlar bile, bizim evrimimize paraleldir. İçimizdeki her ne varsa, geldi. Ancak, eğer bir bilgisayara bakarsanız, bilgisayarın düşünmesi gerekir. Ama düşünmeden, yani demek istiyorum ki, Ben size bakıyorum, sizin orada olduğunuzu biliyorum, bu konuda bir düşüncem yok. Bu tür bir bilgisayarı yapmak, bunun sadece düşünmesini ve kendiliğinden bilmesini sağlamak bile, binlerce yıl sürecektir. Bizler zaten öyle büyük bir bilgisayarız ki, ama "Tanrı var mı?" diye bir soru sormaya başladığımız zaman bile, bizler mutlak bilgisayarlar oluyoruz. Şimdi ateist olanlar eğer soruyu sorarlarsa, ellerinde serin bir esinti almaya başlarlar. Herhangi bir mutlak soru sorun, "İsa Tanrı'nın oğlu muydu?" İnsanlar, Kutsal Kitabı neden kabul etsinler?
Onlar herhangi bir şeyi neden kabul etsinler? Bunu kabul edin. Çünkü eğer sorarsanız, bir cevap olarak ellerinizde esinti olur, serin bir esinti gelir. O zaman siz bunun gerçek olduğunu bilirsiniz ama olabilir, insanlar şunu bilmelidir, bu nasıl mutlak olan olur? Size bir örnek anlatayım, Hindistan'da bazı fanatiklerimiz var, bizde de bir sürü fanatik var ve Pune'de, Brahminlere (Hindu din adamı) ait bir salonda yogiler Benim programımı düzenlediler, onlarda başka bir tip iki kez doğmuş insanlardır, kendi kendilerine sertifika veren türden. Yani onlar Benim brahmin olmadığımı öğrendiler, bu yüzden de çok kızdılar ve "programınızı kabul edemeyiz" dediler. Ve bizim, bu organizatörlerimiz bana "Anne, onlar programınızı istemiyorlar, çünkü Siz bir brahmin değilsiniz" demediler. Bana hiçbir şey söylemediler ama gidip onlara "Pekala. Eğer istemiyorsanız, biz bunu gazetede yayınlayacağız, çünkü Mataji bir brahmin değil, bu yüzden onlar orada programın yapılmasını istemiyorlar", deriz dediler. Bu onlar için çok fazlaydı, bu yüzden "Hayır, hayır, hayır, hayır, eğer bunu gazetede yayınlayacaksanız, programı yapalım", dediler. Ben de, program sırasında "Konuşmaya başlıyorum" dedim ve kendiliğinden bir şekilde, "Lütfen gerçek brahminler olduklarını iddia edenler öne çıksınlar", dedim. Dört, beş tanesi yürüdü. Tabii ki, Hindistan'da normalde bu türden insanlar bulamazsınız. Normalde onlar bir koltuğa itiraz etmezler. Yani öne gelip oturdular ve ellerini böyle titriyordu. Anlıyorsunuz. Ben de, "Şimdi, eğer gerçek brahminlerseniz, neden titriyorsunuz?" "Karşımda titrememelisiniz", dedim. "Anne biz titriyoruz çünkü Siz Shaktisiniz, Güç sizsiniz”, Bu yüzden titriyoruz", dediler. Bende "Hayır, burada olan hiç kimse titremiyor" dedim. Bunun üzerine onlar, "Hayır, ama burada duran şu üç - dört kişi titriyor, bunlar kim?" dediler. "Gidip sorun onlara. Kim bunlar?" dedim. Bunun üzerine onlar gidip oradakilere, "siz kimsiniz?" diye sordular. Onlar da, "bizler akıl hastanesinden gelen ruhsatlı delileriz, bir tanemiz Mataji tarafından tedavi edildiği için doktorumuz bizi buraya getirdi, bu yüzden buradayız" dediler. Haydi bakalım. O delilerle aranızda hiç fark yok. Sizde aynı şekilde titriyorsunuz, onlar da titriyorlar. Yani bu fanatizm sizi titretiyor. Ve asıl nokta şudur ki, siz gerçek olduğunuz zaman, hakikatin mutlak doğasını anlamaya başlarsınız. Gerçek için diğer kişi yoktur. Eğer bu böyleyse, böyledir. Eğer öyleyse, öyledir.
Taviz veremezsiniz. Onu biraz farklı kılamaz, siz bunu sentezleyemezsiniz. Siz onu analiz edemezsiniz. Bu böyledir, bu böyledir, böyledir. Ve bununla ilgili doğrulandınız, farkındalığınız içinde büyüdüğünüz zaman, bunun gerçek olduğunu keşfetmeye başlarsınız. Yani, gerçeği ilk önce zihinsel aktiviteniz yoluyla anlıyorsunuz, akla uygunluk vasıtasıyla bu aklınıza giriyor ve sonrasında, siz onu kabul etmeye başlıyorsunuz. Ama başınıza gelen üçüncü şey ise, bunlar içinde en iyisidir. Sizin bütün dünyayı eğlenceli bir yer olarak görmeniz üçüncü şeydir. Bütün dünyayı büyük bir şaka olarak görürsünüz. Tüm dünyayı bir şahit olarak izlersiniz. Sanki içimizde bir düşünce yükselir ve düşer, başka bir düşünce yükselip sonra alçalır. Düşünce dalgaları üzerinde olduğumuz zaman korkarız, korkumuz var, endişelerimiz var, kıskançlıklarımız var ve tüm bunlar var ama bir tekneye bindiğinizi varsayalım, o zaman eğlence içinde dalgaları izlemeye başlarsınız. Aynı şekilde, her şeyi bir şaka olarak izlemeye başladığınız zamanda, böyle bir farkındalık içinde atlıyorsunuz. Bir eğlence olarak, bir oyun olarak. Ve her şey zihninizde bir oyun haline gelir, görmeye başlarsınız. Ve sonra neşe, içinize akmaya başlar. Hepinizin söylediği gibi, Mona Lisa tablosu çok iyi. Nereden biliyorsunuz? Mona Lisa'yı neden bekleyesiniz? O, bu modern kadınlardan birisi değil. O çok eski moda bir kadın, oldukça tombul. Ve siz neden bu resmin bu kadar güzel olduğunu söylüyorsunuz? Bunda bu kadar fazla olan ne var? Şimdi, eğer siz aydınlanmış bir ruhsanız, onun vibrasyon verdiğini görebilirsiniz. O ruhunuzu rahatlatır. İşte bu yüzden o, içlerinde en iyisidir. Vatikan’daki Sistine Şapeli'ne giderseniz, Michelangelo'nun yaptığı şey hiçbir şey değil ama o vibrasyonlar, muazzam vibrasyonlar yarattı. Ve İsa’ya bakın, Michelangelo İsa’yı nasıl gösteriyorlar? İsa, sağlam, uzun boylu bir adam orada duruyor, insanları oraya buraya fırlatıyor. Bugün olan şey budur.
Bu yargı zamanıdır ve onların gösterdikleri her şey Kundaliniden başka bir şey değildir ve Agnya çakrada İsa orada oturuyor ve insanları bu tarafa, şu tarafa fırlatıyor. Durum budur. Orada O, Kendi anlayışı içinde tasvir edilmiştir, çünkü Michelangelo aydınlanmış bir ruhtu. O bunu çok net bir şekilde gösteriyor ama sonra sunakta bir deri bir kemik olan bir İsa bulursunuz, görüyorsunuz, orada kesinlikle ölmek üzere olan bir tüberküloz hastası gibi, sadece kemik, görüyorsunuz, deri dediğiniz şeyle kaplı kemikler. İsa nasıl böyle olabilir! Aptalca [İŞİTİLEMİYOR]. Haçı taşımaya çalışan bu insanlardaki gibi. Ve haçı taşımaya çalışanlar, İsa’nın böyle biri olamayacağını bileceklerdir. İsa, bu denli bir deri bir kemik birisi olamazdı. O neşe dolu, sağlıklı, mutlu ve coşkulu bir kişidir. Tanrı'nın insanı olan birisi, hasta, tedirgin, öfkeli ve korkunç görünümlü nasıl olabilir? Yüzünde bu sakinlik olmalıdır. Başkaları üzerinde, o güzel yatıştırıcı etkiye sahip olmalı. Nasıl olur da bu kadar büyük bir enkarnasyon olan bir insan, bu dünyaya böyle kemikli bir halde gelmiş olabilir? İşte durum budur. Bunların hepsiyle ilgili çok yanlış kanılarımız var, bu tür yanılgıları ve tüm bu kavramları Tanrı üzerine koymak istiyoruz, ama siz bunu kavramsallaştıramazsınız. Siz ve kendinizin arasında duran şey egonuzdur, sizin bir durumunuzdur. Her iki şey de, karşı çıkmaktadır, bunlar engeller gibidirler. Burada gördüğünüz gibi, Kundalini yükseldiği zaman, burada değil, kundalini yükselip bu merkezin üzerinden geçtiğinde,
(Yogi: Bir çizim koymadım ...)
O zaman ne olur, egonuz ve süper egonuz, bu sizin şartlanmanızı temsil eder, bu onun içine çekilir. Bu içine çekildiği zaman, burası İsa’nın merkezidir, bu içinizde uyandırıldığında, bunu emer. Burası O'nun çarmıhta olduğu yerdir. Yarın grafiği getireceklerini düşünüyorum ve Ben daha ayrıntılı olarak açıklayabileceğim. Ve bu, sizin ne ego ne de süper ego olmadığınız, kendi özünüz olduğunuz zamandır . Neşe [İŞİTİLEMİYOR] şarkı söylemeye başlar. Her şey neşedir. Neşe size gelmeye başlar. Diğer tüm arayışlar keyiflidir. Her şeyde neşe yoktur ve neşenin mutluluk ya da mutsuzluk gibi bir ikiliği yoktur.
Egonuz şişirildiği zaman mutluluk gelir ve şartlanmalarınız sizi rahatsız ettiğinde de, mutsuzluk gelir ama neşede ikilik yoktur. Bu sadece tamamen yükselmiş bir ruh hali hissiyatıdır. Kendinizi tamamen her şeyin üzerine yükselmiş hissediyorsunuz, Tanrı'nın mutluluğunun tadını çıkarın. Aslında, eğer bakarsanız, yani Mona Lisa'nın tablosunu kastediyorum, tıpkı sağanak şeklinde yağan yağmur gibi neşenin aktığını hissedersiniz. Bunu yapan kişi (Leonardo da Vinci), bu neşenin getirildiğini hisseden kişi olmalı ama her zaman düşünen ve bunu düşünmeye çalışan bir kişi varsa, o zaman ne yapılmalı. O zaman bu kişi hiç bir şekilde bu neşeyi almaz. Bir şeye bakın arada bir düşünce vardır. Bu neşeyi tamamen öldürür. Diyelim ki Ben buradayım, orada güzel bir şey görüyor ve bunun hakkında düşünmeye başlıyorum, o zaman "maliyeti ne kadar, onu nasıl sigortalamalı. Bununla ne yapmalı" diye düşünmeye başlıyorum, ama düşünce yoksa, bu güzelliğin yaratımı tam olarak içinizde akar. Tıpkı bir sevinç gibi. Ve bu, eğer ruh olursanız, size olacak olan şeydir. Eğer başınıza bu gelmezse, hiç kimseye inanmayın, Bana da. Ruhunuz tüm bunları tezahür ettirmedikçe, hiçbir şeye inanmamalısınız. Bunun sizin akla uygun tarafını araştırmanızla, analizlerinizle veya herhangi bir şeyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu, sizin kendi içinizde sahip olduğunuz bir şeydir. O sizindir. O içinizdedir ve kendi başarılarınızla onu siz içinize almalısınız. Bu anlamda, kendi Kundalininiz yükselir, buraya dokunur ve onu açar. Şimdi, size söylediğim gibi, Benim yaptığım şey, basit bir şeydir. Ben aydınlandım ve hazır olanla aydınlandım, sırada olan aydınlanır ve başka bir ışığı aydınlatabilir. Şimdi, burada duran Dr. Warren'ı gördünüz. Arkadaşıyla birlikte Bana geldi ve Bana sadece telefon etti, elinde hiçbir şey yoktu, sadece bir telefon numarası vardı ve telefon ettiğinde, geldi, aydınlanmasını aldı ve o, binlerce kişiye aydınlanma vermiş olmalı. Aynı şekilde sizde insanlara aydınlanma verebilirsiniz. Bilgiyi bu şekilde yayabiliriz, gerçek olan budur, bu Tanrının yasasının, içimizdeki İlahi mekanizmanın nasıl çalıştığının bilgisidir.
Bu herkesin elde edebileceği bir şey değildir. Şunu söylemek zorundayım ki, Ben hepinizin bunu alacağını söylemiyorum, ama almalılar. Benim arzum budur, eğer alırsanız, her ne bulduysanız, bulduğunuz şey için çok şanslısınız. Ve eğer anlamazsanız, bunu tekrar deneyeceğimi söyleyebilirim. Bu başınıza gelmeli ve bu, sizin onu yönetebileceğiniz merkezi sinir sisteminiz üzerinde bunun bir parçası olacak şekilde gerçekleşmelidir. Bu yüzden size bir şey söylemeliyim ki, bizi yaratan, sizin O'nun Krallığına girmeniz ve O'nun hakikatinin mutluluğundan neşe duymanız için çok isteklidir.
Tanrı sizleri kutsasın.
Ben sizden soru sormanızı istiyorum, dünkü gibi değil. İnsanlar, "Anne, siz onlardan soru sormalarını istemeyin, çünkü siz onlardan soru sormalarını ister istemez, şeytan gibi davranmaya başlarlar" dediler. Bana karşı saldırganca davranmaya gerek yok. Buna ne gerek var? Ben buraya, sizin olanı size vermeye geldim. Bana neden kızasınız ki? Bunu sadece anlamıyorum, psikoloji. Ben sizden hiçbir şey almaya gelmedim.
Yogi: Sanırım, onlar dışardalar
Yogi: Burada değiller.
Shri Mataji: Tamam. Lütfen sorularınızı sorun.
(Birisi, Shri Mataji'ye soru soruyor ama net değil.)
Shri Mataji: Ne diyor? Sadece bir dakika, dedi, şunu söyledi, sizin de söylediğiniz gibi [ANLAŞILMIYOR] evrenseldir ve bu gerçektir ama herkes bir kavramdır, gerçek farklı olabilir. Evet, bu böyledir. Bunu biliyorum. Bu da, kavramın da farklı olması gerekiyor, değil mi? Farklı olmalıdır çünkü herkesin kendi beyni var, anlayacak ve beyni ile düşünecektir ama siz realite olduğunuz zaman, artık kavram kalmaz, bu realite emilir. Çünkü bilincinizle, merkezi sinir sisteminizle çalışmaya başlıyorsunuz. Bu artık bir kavram değil, gerçekliğin kendisi olur. Bunun farklı olması gerektiği doğrudur, doğal olarak, bunu anlıyorum. Farklı konseptlere sahip olmaları Benim umurumda değil, ama kendi konseptiniz içinde inanmayın çünkü bu sonuç vermedi. Şimdiye kadar bu hiçbir sonuç vermedi, hepsi bu.
Yogi: Kavram çözüldü. Kavram feshedildi. Evet olan bu, kavram halloldu.
Shri Mataji: Gerçek budur. Örneğin, varsayalım ki, Ben bu kiliseyi görmüyorum ve bazı insanlar bunun bir kilise içinde olduğunu söyler, Benim kilise hakkında garip bir konseptim olabilir. Ben bunu görmedim. Tamam mı? Ben geldiğim ve kendim gördüğüm zaman, bunun böyle olduğunu biliyorum. Konseptim yok, bunun ne olduğunu biliyorum, bu böyledir. Basit, bu çok yaygın bir hissiyat, size anlatıyorum, bu gerçekten sağduyudur. İnsanların konseptler içinde nasıl yaşadıkları aslında bir şok olacak. Bazen hayat üzerine hayattan sonra, yalanlar üzerine yaşamlarını nasıl inşa ettiklerine gerçekten şaşırıyorum. Bu gerçekten şaşırtıcı, ama yaşıyorlar çünkü görüyorsunuz, ego hikayeyi sever. Efsaneyle yaşamak istiyor. Hitler'in, onların üstün ırk olduklarına inanması gibi. Düşünün. Kafasında bu tür bir hikayeyle milyonlarca ve milyonlarca insanı öldürüyor. Birçok kişinin onun Tanrı nezdindeki en büyük dindar adam olduğunu düşünmesi, onu tahtına oturtacaktır. Bu bir gerçek, bilirsiniz. Bu konseptlerin etkilerini her yerde görüyorsunuz. Sorun şu ki, konsept sadece kavga etmemizin esas sorunudur. Şimdi bakın. Tek tek, tamam lütfen. Şimdi, kim? Biri bu tarafta, biri bu tarafta.
Yogi: "O, Tanrısal Anne'nin sevgisi ve şefkati, Onun nitelikleri hakkında konuşmanızı istiyor."
Shri Mataji: Şimdi, bu utanç verici, değil mi? Bir anne sevgisinden nasıl bahsedebilir? Toprak Ana ile değerlendirebilirsiniz. Toprak Ana, besleyen bir kapasiteye sahiptir. Onun bizi rahatlatma kapasitesi vardır. Onun, bizim yaptığımız her şeyi sürdürecek bir kapasitesi var, biz ona karşı nasılda acımasız davranıyoruz. Her şeyden önce, her tür günahı işliyoruz, Onun sırtında her türlü yanlış işi yapıyoruz ve sonra da onun özünü çıkartırız. Özünü çıkarmakla ilgili aptal fikirlerimiz yüzünden, O yine de, hiçbir şey demiyor. O böyle şeylere aldırmaz ama Onda çok ileri giderseniz, sizi cezalandırır. Cezalandırır. Depremlerle karşılaşmanız gibi, buna benzer birçok şeyiniz var. Ancak Onun Sanskritçe olarak "Tambara" olarak tanımlanan çok özel bir kapasitesi var. Bu, Onun bizi memnun etmek için mevsimler yarattığı anlamına gelir.
Bizi mutlu etmek için. Bu masumiyet, sahip olduğu bu mevsimlerin yaratılışı. Çiçeklere bakın, her şeye bakın, O, bu kadar güzel, insancıl bir hayatı nasılda yaratır, bu kadar neşeli. Bu şey 'prAgnya' dır, bu aydınlanmış bilgi anlamına gelir. Bu bilgiyi edindiğiniz zaman, onun bu kadar [ANLAŞILMIYOR] olmasına şaşıracaksınız. Küçük, küçük şeylerle nasıl ilgilenir ve nasıl sakinleştirir. Ve Ben bunu epeyce yaparım, [ANLAŞILMIYOR] insanları teselli etmeye nasıl çalışırım, kendi sembolüm içinde. Bir gün, bir dağda yaşayan çok büyük bir aziz var, sanıyorum ki, bacakları ve elleri kırıldı ve hepsi kayboluyor, o bir mağarada yaşıyor, bir keşiş gibi ve hareket edemiyor, yani bir kaplanı var, bu sayede hareket edebiliyor. Ve Ben, insanlara onu görmem gerektiğini söyledim, o Benim oğlum, dedim. "Anne, Siz bu gurulardan hoşlanmıyorsunuz. Neden onu görmek istiyorsunuz?” dediler. Bu sefer, o gerçek birisi,. "Siz nasıl...?" dediler, "Onun vibrasyonlarına bakın" dedim. Onlarda, "Evet, çok fazla vibrasyon var", dediler. Ben, bu beyefendiyi görmeye gittim. Şimdi, o çok gelişmiş bir şahsiyet ve yağmuru kontrol edebiliyor. Ben tepeye çıkarken, çok kuvvetli bir yağmur yağmaya başladı ve o buna çok kızmıştı. Aslında o şöyle hissetti, "Ne oldu, bu yağmur Annemi baştan ayağa ıslatıyor. Anne geliyor ve ben, bu yağmuru bile kontrol edemiyorum. Anne benim için ne düşünecek? Ben burada oturuyorum ve Onun beni görmek için yukarı çıkması gerekiyor. " Çünkü onun elleri ve ayakları kırılmıştı. Onunla konuşmaya gittiğimde, küçük bir taşın üzerinde oturuyordu ve öfkeyle şöyle şöyle yapıyordu. Ona sadece gülümsedim ve oturdum. O sonra geldi, "burayı bu hale getiren, bunları yapan egomu mu, kontrol ediyorsunuz, evime geliyorsunuz ve ben Size doğru düzgün bir karşılama bile yapamıyorum?” dedi. Bende, "hayır, hiç bir şekilde böyle değil, neden kızıyorsun?" dedim. Senin, Benim için bir sari aldığını biliyorum ve Ben bir sanyasiden sari almam, çünkü [ANLAŞILMIYOR], Ben evi barkı olan birisiyim. O zaman, bu sari sırılsıklam olmadığı sürece, senden nasıl bir sari alırım? "Her şey çok tatlı bir şey haline geliyor. Gerçekten de.
Bütün öfkesini ve her şeyi unuttu. "Anne, Sizin için bir sari aldığımı, nereden biliyorsunuz?", dedi. "Benim için bir sari aldığını biliyorum, bu yüzden sariyi değiştirmeliyim ve onu nasıl değiştiririm" dedim. Yani, her şey sakinleşti ve kendisi normaldi. Ama [İŞİTİLEMİYOR] Ben dedim ki, Ben her şeye nüfuz ediyorum ve her yer sırılsıklam olmak zorundaydı. Bu, sevmenin neşesidir. Öyleyse, neden bunun için kendini kötü hissedesin ki? İşte onu bu şekilde yatıştırırsın. Yani annelerin sevgisi öyledir ki sizi rahatlatır, sorunlarınızı bilir, hata yaptığınızı bilir. Mesela, size Bay Warren'dan bahsedeyim, onun hikayelerinden birinden. O zaman ki, ..... o birbiri ardına hikayeler anlatabilir. Bir gün Singapur'daydım ve bir program yapacaktık. Ben de, "Saat altıda gideceğiz. Sorun yok, çünkü birini görmem gerekiyor,” dedim. Onlar, “Neden oraya gitmeniz gerekiyor" dediler, Hayır, hayır, biz gidip ayarlamaları yapmak zorundayız, organizasyonu yapan başka bir bayan, daha bile fazla endişelendi. Yani, onlar, biz salona gitmek zorundayız diye karar verdiler. Ben onlara, "çıkıyorum ve [İŞİTİLEMİYOR] bekleyin" dedim. Ama onlar sadece gitmelerinin daha iyi olduğunu düşündüler. Bu yüzden, iki saat daha erken kalkan bir uçağa binip organizasyonun yapıldığı yere gittiler. Ben oraya vardığımda, arabam oraya ulaştığı zaman gördüm ki, onların arabalarının da o sırada oraya geldiğini gördüm, aynı anda onlarda aşağıya indiler ve Ben bunun neden böyle olduğunu biliyordum, "Pekala, sürün dedim ama, onlar kendilerini çok utanmış hissediyorlardı". Onlar oraya ulaşmak zorunda olduklarına dair öyle bir kararlılıkla oraya geldiler ki, Bende onlarala aynı zamanda oraya geldim. Ben yürüyüşe çıktım, geri döndüğüm zaman onlar, "Anne üzgünüz" dediler. "Ne oldu?" dedim, "Oraya vardık, tamam ama havaalanından buraya dek, hiç görmediğimiz kadar öyle kötü bir trafik sıkışıklığı vardı ki. Bunun üzerine, yan yoldan gitsek daha iyi olur diye düşündük, bu yüzden çamura saplandık. Sonra arabayı çamurdan çıkarmaya başladık ve tüm kıyafetlerimiz kirlendi, bu yüzden çok kötü bir zaman geçirdik. Ve biz, Siz vardıktan sonra buraya geldik.
"Sorun değil" dedim. Şimdi, biz asla bir daha böyle bir şey yapmayız Anne, biz sizinle beraber gelmeliydik. Bu bir hataydı. Öyleyse, bunun gibi şeylerle Anne size küçük küçük şeyler öğretir, nasıl iyi olunur, nasıl doğru yolda olunur ama bu asla büyük bir çimdik, asla büyük bir ceza değildir. Çünkü sizler çocuklarsınız. Öyleyse, burada siz, gelişmeniz gereken bu yaşamda, daha ileri gitmelisiniz, cesaretlendirilmelisiniz ama eğer ego şımartılırsa ve siz, “ben büyük bir Sahaja Yogiyim” diye düşünürseniz. Böyle davranan birçok kişi var ve o zaman onlar bu düzeltmeyi görürler. İşte bu böyle çalışır. Ve yavaş yavaş, insanların iyi olmayan şeyleri yapmaya çalışmamalarını gerektiğini çok tatlı bir şekilde anladıklarını görüyorum. Ve faydası olan, çok kolektif olan bir şeyler yapmaya çalışmalıyız. Bu neyse odur ve o kadar güzel bir şekilde çalışıyor ki, sizin hiç kimse için bir şey yapmanıza ya da hiçbir şey yapmanıza gerek yoktur. Her şey çok güzel bir şekilde çalışıyor. Kutsamalar, Krishna'nın (Hintçe) dediği gibi, o kadar büyüktür ki, O der ki, yoga gerçekleştiğinde, o zaman "kshema" olur- bu bir kimsenin iyiliği [ANLAŞILMIYOR] anlamına gelir. Hatta maddede bile [ANLAŞILMIYOR]. birçok yönden. Bu çok şaşırtıcıdır, [ANLAŞILMIYOR]. Maddi olarak da, birçok yönden yardım alıyorsunuz. Bir kız vardı, yaklaşık on yaşında küçük bir kız. Bana yazdı, ben Sizi görmek için can atıyorum. Hindistan'a nasıl gelebilirim, seyahat edecek param yok ve Bana bir mektup yazdı. Ben sadece mektubu aldım ve ona cevap vermedim. Ve sekiz yıl sonra okulunda düzenlenen özel bir gün vardı. Bu yüzden, o gün orada satmak için evinden bir biblo getirdi. Bunu gören öğretmenler "Bu gerçek altın, sen bunu nasıl burada satabilirsin?" dediler. İnanamadı. Annesine gitti, dedi Evimizdeki bu biblo gerçek altın, dedi. O da inanamadı Bunun üzerine kuyumcuya gittiler ve kuyumcu "Evet, bu öyle" dedi. Bu altın. Ve onun bibloyu satın almak istediği fiyatla, her ikisinin de seyahatleri için ödemek zorunda oldukları fiyat, tam olarak aynıydı. Yani, bu o kadar çok tatlı bir şekilde meydana gelir ki.
Görüyorsunuz, bilmek zorundasınız ki, sevgi dolu bir anne uyurken de size bakar. Uyandığınız zaman size bakar ama o sizin diğerlerinden daha fazla bir şey olduğunuzu, diğerlerinden daha iyi olduğunu göstermez. yor. Sizin egoya sahip olmanızdan hoşlanmaz, o sizin paylaşmanızı ister. Sevginizi herkesle paylaşın. Sahaja Yogilerin bir araya gelmelerini gördüğüm zaman, bu Benim için en büyük neşedir. Bir araya gelecekleri zaman, nasıl buluştuklarını ve birbirlerine nasıl sarıldıklarını görmelisiniz. Sadece saf sevgi ve saf anlayış. Görülebilecek en güzel şey bu. Bu kadar güzel bir soru sormanıza sevindim ama birazda utandım, çünkü herkeste kendi sevginizden neşe duymak, gerçekten çok güzel. Tanrı sizi kutsasın.
Yogi: Adi Shankara'nın bu ateşi ...
Shri Mataji: Ah, Tanrı'nın sevgisini, Anne sevgisini bilmek için Adi Shankaracharya'yı okumalısınız. Yani o bir çocuktu, güzel bir çocuktu. İsa bile "Anneye bakın" dedi. Anneye bakın. Bu çok önemlidir. Bunun içinde su mu var? Aydınlanma yapılmalı.
Yogi: Tamam. Yani şimdi biz alacak mıyız?
Shri Mataji: Bu taraftakilerin, tüm sorularınızı cevapladım mı? Sadece, Pekala. Lütfen yüksek sesle.
Yogi: Yüksek sesle!
Yogi: O, İsa’yı nasıl tanıyacağınıza dair söylediklerine atıfta bulunuyor, siz buna değindiniz. Bu nedenle bir soru soruyor, fikriniz nedir, İsa hakkındaki konseptiniz nedir, İsa beyaz bir at üzerinde mi gelecek, O gelecek mi ve bu olacak mı?
Shri Mataji: Evet, bu olacak. Şüphesiz! [ANLAŞILMIYOR] bu bir gerçek. Evet, ama bu size [ANLAŞILMIYOR] hiç bir şey vermeyecek. O size hiç soru sormayacak. O size cevap vermeyecek. Aydınlanma yok, hiçbir şey yok. Sadece [ANLAŞILMIYOR] Onun Ekadesha adı verilen, on bir tane yok etme gücü var. O bir kez geldiği zaman, eğer siz ..... [ANLAŞILAMIYOR] iseniz yüzlerinizi saklayacak yeriniz olmayacak., tam şu anda. Aksi takdirde [İŞİTİLEMİYOR]. Şüphesiz bir gerçek. [ANLAŞILAMIYOR] Çünkü işte siz busunuz ?? İstemiyorum ??? Bu bir gerçek. Bu son [ANLAŞILMIYOR] olacak. O zaten içimizde çalışmaya başladı. Hepsi [İŞİTİLEMİYOR] da Krishna'nın da söylediği şeydir Sahaja Yoga'ya göre on bir yok edici güç vardır. Bizim Ekadesha Rudra dediğimiz şeyler, buradalar. Ve insanlar herhangi bir [ANLAŞILMIYOR] hastalığa yakalandıklarında, tüm bu merkezler [İŞİTİLEMİYOR]. Öyleyse, yok ediş, [İŞİTİLEMİYOR] anlamadınız.
Yogi: Bir tane daha ve bu sonuncu. Evet bir ziyaretçi soru soruyor, ama bu duyulamıyor.
Yogi: Üzgünüm, yapamam ... Lütfen ayağa kalkıp tekrar söyler misiniz?
Shri Mataji: Kısa tutun.
Yogi: Kısaca söyleyin.
Yogi: [ANLAŞILMIYOR] fikri. o bir ruh [İŞİTİLEMİYOR] başka bir ruh
Katılımcı: net değil
Yogi: Sanırım şifa ile ilgili başka bir kavramınız var mı ama hadi sonlandıralım
Yogi: O bir şifa sürecinden bahsediyor ve herhangi bir özel yol var mı, yapmamız gereken.
Shri Mataji: Hayır hayır. İsa'nın bahsettiği kaynak [ANLAŞILMIYOR] hakkında asla endişelenmemelisiniz, onları kendi haline bırakın [İŞİTİLEMİYOR] yaşayan ruhlarla diyecektiniz ya da ölü ruhlarla, sizin hiçbir alakanız yok?
Yogi: Yaşayan, yaşayan.
Shri Mataji: Şimdi yaşayan ruh, [ANLAŞILMIYOR] ölü bir ruh olmadığı sürece başka bir ruhla konuşmaz. Bu seviyede birbirinizle çok farklı bir dilde konuşmanız gerekir. Dil farklı, tarz farklı ve iletişim farklıdır. Tüm öncelik değişir. Siz farklı bir insan olursunuz. Tamam mı? Yumurtanız kuş olur ve kuşların kendi aralarında farklı bir dilleri vardır.
Yogi: Bu güzel, bayan memnun. O bundan mutlu. Tamam. Tamam.
Yogi: Tamam, işte bu Anne.
Shri Mataji: Pekala, hepiniz memnun musunuz? Şimdi, sadece bir veya iki tane daha. Tamam. Dört, ah bu benim için ...
Yogi: Adamlardan biri. Tamam. [İŞİTİLEMİYOR]
Soru: Ölü ruh nedir? O sadece bir ölü ruh olarak mı yoksa yaşayan bir ruh olarak mı hareket eder?
Shri Mataji: Ne dedi?
Yogi: Ya eğer bir ölü ruh, yaşayan bir ruh gibi davranıyorsa?
Shri Mataji: Oh, bu çok büyük bir soru çocuğum. Programdan sonra size daha sonra anlatacağım. Tamam mı. Bu konuşmamda var [ANLAŞILMIYOR]. Önemli değil. [İŞİTİLEMİYOR] Biz [İŞİTİLEMİYOR] 'dan yapılmışız, tamam. Ve sonra içimizde Kundalini ve ayrıca ruh var. Şimdi, eğer bir ölüm [ANLAŞILMIYOR] olursa Ne olur, toprak elementi [İŞİTİLEMİYOR] su elementi de çıkar, diğer element kalır. Bu, ruh ve Kundalininin bunun en üstünde olduğu anlamına gelir. Ve bu ölü ruhtur. Ve ölü ruh bulunan bir kişideki yaşayan ruh, bunun bir ruh olduğunu düşünür, bilemiyorum [ANLAŞILMIYOR] Ama yaşayan bir kişi, bir ruhu olan, bir Kundalinisi olan ve bir a .... sahip olan
Yogi: elementler
Shri Mataji: ayrıca, beş elementin tümü, bu merkezlerde temsil ediliyor. Ama aydınlanmış bir ruh olduğunda, o zaman yaşayan bir ruh değildir. Ama o aydınlanmış bir ruh olarak adlandırılır.
Ziyaretçi bir soru soruyor.
Yogi: O kendi kendine büyüyor.Bayanın çok iyi deneyimleri var, ama aynı zamanda çok fazla ağrısı da vardı. Acı çekmesi gereken bir deneyim mi?
Hayır, hiç gerekli değil. Aslında sizin bazı güzel deneyimleriniz var. [İŞİTİLEMİYOR] İyi deneyim .... olmamalı [ANLAŞILAMAZ] Şimdi, her şeyden önce yaşadığınız deneyim nedir? Başınızdan çıkan serin esintiyi alırsınız. Çok kaba düzeyde. Ve başınızın üstünde serin bir esinti olmalı, etrafta hissetmelisin. O zaman yaşamamız gereken ikinci deneyim şudur, sizin kendinizle barışık olmanız gerekir. Kesinlikle sessiz ve hiçbir sorununuz yok. Ve eğer herhangi bir ağrı hissederseniz, diyelim ki Aydınlanmadan sonra da, sizde bir çeşit ağrı [ANLAŞILMIYOR] olabilir, siz elinizi oraya koyar koymaz o acıdan kurtulabilirsiniz. Öyleyse, yaşadığınız deneyimdir, bir deneyim olmalıdır [ANLAŞILMIYOR] Ve eğer size aydınlanma vermişse, siz [İŞİTİLEMİYOR] Görüyorsunuz, bu size aydınlanma veren [İŞİTİLEMİYOR] bir guru, bu sizi bir uzman yapar.
Katılımcı konuşuyor, ama net değil. [ANLAŞILMIYOR]
Yogi: Sadece fiziksel ağrıdan bahsetmiyordu, aynı zamanda hayatta yüz yüze geldiği acıdan da bahsediyordu. Neyin içinde olmak?
Yogi: hayatın problemleriyle yüzleşmedeki acı ve acısının daha geniş anlamı.
Shri Mataji: Pekala. Bu durmalı, bu tamamen durmalı. Çünkü siz her şeyi bir drama olarak görmeye başlıyorsunuz. O kadar bağımsızsınız ki her şeyi görüyorsunuz. Problemi çözüyorsunuz. Her şeyi görürsünüz, eğer tüm dramanın izleyicisi olursanız ve acıyı hissetmediğinizi iyileştirebileceğinizi bilirsiniz. Tamamen [ANLAŞILMIYOR] anladınız mı? Tanrı seni korusun!
Yogi: Tamam, hadi alalım. Tamam. Bir tane daha [İŞİTİLEMİYOR] Nedir?
Katılımcı soruyor: Aslında iki sorum var. Ne hissediyorsunuz [ANLAŞILMIYOR]
Yogi: Hastalığın nedeni nedir?
Shri Mataji: Dengesizliktir. Yarın size her şeyi anlatacağım. Dengesizliktir.
Yogi: İkincisi.
Shri Mataji: İkincisi?
Katılımcı ... Ben [ANLAŞILAMIYOR] değilim Eğer bu Shri Sai Nath ise. O bunu mükemmel şekilde veriyor [ANLAŞILMIYOR] [İŞİTİLEMİYOR] [İŞİTİLEMİYOR]
Yogi: Karma hakkında konuşabilir misin?
Shri Mataji: Ah. Karma [ANLAŞILMIYOR] bir şey ama aslında, yaptığınız şey [İŞİTİLEMİYOR] egonuzla aktive edilir. Ve Kundalini yükseldiğinde, O bu merkezden geçtiğinde, emilir. İşte bu yüzden bu söylenmiştir, İsa, bizi affet diye, O bizim işimizi üstlendiğinden beri, [ANLAŞILMIYOR] O bizim günahımız için öldü. Bu anlamda, bu karma Onun tarafından emildi ve biz egosuz kalırız ve sadece [ANLAŞILMIYOR] olan egodur. Ego bir kez emilince, karma kalmaz. [ANLAŞILMIYOR] Tamam. Şimdi bir soru daha soralım, tamam mı? Deneyimlemek için hevesliler. Lütfen sorun. Bir soru daha.
Katılımcı: Bizim karma yarattığımızı mı söylüyorsunuz?
Yogi: Bunu mu demek istiyorsun, biz karma yaratıyor muyuz?
Shri Mataji: Evet yaparız! Eylem yaptığımız yerde, görüyorsunuz, karma yalnızca insanların sahip olduğu bir hikayedir. Hayvanlarda bu yoktur. Onlarda bu problem yok. Sorun şu ki, ego [ANLAŞILMIYOR] başınızdaysa, o zaman bir kişilik geliştiririz, ben dediğimiz, ben bay... yani, ben bayan .... Ben- lik geliştiririz. Eşi benzerimiz yok diye düşünürüz. Bu büyük bir ....[ANLAŞILMIYOR] sanki bir, size köylülerden bir örnek vereyim [ANLAŞILMIYOR] bir uçağa aşırı bagaj almamalısınız, bunun üzerine onlar uçağa oturdular ve tüm bagajlarını başlarının üzerine koyup, "Şimdi uçağın ağırlığını azalttık” dediler. Bizim karmamızda böyle bir şey. İşi yapmanın sorumluluğunu alıyoruz. Neden biz ... [ANLAŞILMIYOR], görüyorsunuz [ANLAŞILMIYOR] Hepsi orada. [ANLAŞILMIYOR] dedi, öyleyse onları yapıyoruz ???. Pekala. Ölümden ölüme, ölümden ölüme. Tüm yaptığımız bu. [ANLAŞILMIYOR] Bunu yapıyoruz, bunu yapıyoruz ve sonra konforumuz için maddeyi kullanmaya başlıyoruz Ve sonra madde, tepemize çıkar ve ondan kurtulamayız.
Madde yüzünden ruhumuz baskılandı. Ve sonra, bizler maddeyi kullanmalıyız, yoksa var olamayız. Yani yaptığımız şey nedir, biz ölüden ölü yaratıyoruz, gördüğümüz manzarayı değil [ANLAŞILMIYOR] Bir çiçeği meyveye dönüştüremeyiz. Yapabilir miyiz? Bunu yapamayız! Öyleyse, yapılan her şey Her Şeye Kadir Tanrı tarafından, O'nun canlı güçleriyle yapılır. Orada var olan her neyse [İŞİTİLEMİYOR]
Yogi: Tamam. Herkes ayakkabılarını çıkarsın. Bu sayede Toprakla daha iyi temas kuralım.
Shri Mataji: Nedir ....?
Yogi: ve ellerinizi yukarı doğru açın.
Yogi: Yani kayıt yapıyorlar mı?
Yogi: Rahat olun, ellerinizi kucağınıza koyun. Shri Mataji sorduğunda, sadece gözlerinizi kapatın. Her gün konuşmak ....
Yogi: Bu aşamada yaptığınız her şey, bunun için bir açlık hissetmek! Ve kalbinizde bu açlığı hissedin. Lütfen Anne, bana aydınlanmamı verin! Çünkü bunu siz arzulamalısınız. Ve orası Onun sizin özgürlüğünüzü aşamayacağı bir yerdir. Eğer bunu istemiyorsanız, dediği gibi gitmekte özgürsünüz. Ama eğer istiyorsanız, ellerinizi havaya kaldırıp, alçakgönüllülükle kalbinizden "Lütfen Anne, bana aydınlanmamı ver" diye, bunu istemelisiniz. Hepimiz alçakgönüllü olmalıyız.
Şimdi, ellerimizi bu şekilde tutmalıyız. Dün size, önceki gün, sol elimizin arzuyu, sağ elimizinse eylemimizi temsil ettiğini söyledim. Bu yüzden elinizi böyle kucağınızda tutmalısınız [ANLAŞILAMAZ] . Parmağınız gergin olsun ve rahat bir şekilde oturun. Rahat oturmak çok önemlidir. [ANLAŞILMIYOR] Ayakkabılarınızı, sandalyenin altına, geriye doğru itin ve ayaklarınızı düz bir şekilde tutun. Bu şekilde. Yerde, birbirlerine değmesinler. Sol elinizi kucağınıza koyun ve sağ eliniz ..... [İŞİTİLEMİYOR] her iki elinizi de kucağınıza koyun. Ve şimdi gözlerini kapatın. Şimdi, ben söyleyene kadar gözlerinizi açmayın. Çünkü Kundalini yükselmek istiyor [İŞİTİLEMİYOR] içinizde bir şeyler olmak zorunda. O yüzden Ben söyleyene kadar gözlerini tamamen kapalı tutun. Şimdi sağ elinizi kalbinizin üstüne koyun, sol tarafta ve bastırın. Şimdi, siz Ruh'sunuz ve Ruh kalbinizde ikamet ediyor.
Şimdi, bir soruyu sadece üç kez sormanız yeterli. “Anne, ben ruh muyum?” Sadece mütevazı bir şekilde ve tam bir kendine güven içinde bunu sorun. “Anne, ben ruh muyum?” Lütfen kendinizi suçlu hissetmeyin. İstediğim tek şey bu, şu anda kendinizi suçlu hissetmemeniz. Geçmişi unutun, geçmişi sadece unutun. Şimdi, sağ eli olduğu yerde tutun, sol eli aşağı doğru indirin, midenizin üstüne, sol tarafta, Ezeli efendinin olduğu merkeze. Sağ el, üzgünüm, sol el Bana doğru, sol el. Üzgünüm bir hata yaptım, sol el Bana doğru. Ve sağ eli mideye koyun ve sertçe bastırın. Karnınızın sol tarafına sıkıca bastırın. Sağ eli, midenin sol tarafına koyun. Bu noktada tam bir kendine güven içinde, “Anne, ben kendi kendimin rehberimim. Anne, ben kendi kendimin gurusuyum. Anne, ben kendi kendimin efendisiyim, demelisiniz”. Tam bir güven içinde. Rahat bir şekilde oturmaya çalışın. Şimdi, bunun on kez söylenmesi gerekiyor. Çünkü on değerimiz var. İnsanın on değerliliği vardır. Bu yüzden, bunu on kez söylemeliyiz.
Şimdi, sağ elinizi lütfen tekrar kalbinizin üzerine koyun. Burada şimdi "Anne, ben ruhum" diyerek, bunu iddia ediyorsunuz. Lütfen on iki kez söyleyin. Suçlu hissetmeden bunu söyleyin. Suçluluk hissetmeden. Suçluluk hissetmeden, bunu ileri sürmeli ve “Anne, ben ruhum” demelisiniz. On iki kez lütfen. Lütfen, kendinizi suçlu hissetmeyin. Bir sonraki şey olarak, sağ elinizi boynunuzun dibine, omzunuzun sol tarafına koyun. Sağ eli. Önden, sol tarafa. Burayı sıkıca tutun. Elinizi önden götürün [ANLAŞILMIYOR] . Ve sıkıca bastırın. Burada "Anne, ben suçlu değilim” deyin, lütfen on altı kez söyleyin, lütfen bunu söyleyin. Çok fazla ... Lütfen tüm anlayışınızla "Anne, ben suçlu değilim" diyoruz.
Şimdi, sağ elinizi alnınıza koyun. Alnınızın üstüne ve "Anne, ben herkesi affediyorum" demelisiniz. Lütfen "Anne, ben herkesi affediyorum" deyin. Söylemesi çok kolay, sadece söyleyin ve bu işe yarayacaktır.
Şimdi sağ elinizi başınızın arka tarafına koyun. Sıkıca bastırın. Eğer başınızın arkasındaki optik döngünün nerede olduğunu biliyorsanız, bu noktada, şimdi suçluluk hissetmeden şunu söylemelisiniz, şunu söylemelisiniz: Eğer herhangi bir hata yaptıysam, "Tanrım lütfen beni affet", hepsi bu ama kendinizi suçlu hissetmeyin. Lütfen kendinizi suçlu hissetmeyin, hatalarınızı saymayın, sadece "Lütfen beni affedin" deyin. Kalbinizden. Şimdi elinizi başınızın üstüne koyun. Hemen tam üstüne koyun, avucunuz çocukluğunuzda yumuşak bir kemik olan, bıngıldak kemiği bölgesine dokunmalıdır. Ve buraya bastırın ve saat yönünde hareket ettirmeyi deneyin. Şimdi, size de söylendiği gibi, bu noktada ben özgür idarenize karşı gelemem ve aydınlanmanızı siz istemelisiniz, yoksa Ben bunu zorlayamam. Öyleyse yedi kez “Anne, ben aydınlanmamı istiyorum. Lütfen bana aydınlanma ver” deyin. Yedi kez.
Shri Mataji mikrofona üflüyor ...
Şimdi, elinizi yükseltin ve başınızdan serin bir esinti gelip gelmediğini araştırın. Şimdi, lütfen elinizi değiştirin. Sağ elinizi dizinize ve sol elinizi başınızın üstüne koyun. Ve şimdi bakın, [İŞİTİLEMİYOR]. Çoğunuz aldınız. Hepiniz her iki elinizi de yukarı kaldırabilirsiniz. Başınızın üzerine, gözlerinizi açın. Lütfen daha yükseğe kaldırın. Ve şimdi kalbinizden bir soru sorun. “Bu Kutsal Ruh'un esintisi mi? Bu Brahmachaitanya mı? Bu, her yeri saran Tanrı'nın tüm yaşayan işlerinin sevgisinin gücü mü?” Şimdi kendiniz hissedin. İkinci seferde müsait olanlar bunu kesinlikle hissetmiş olmalılar ama size söyleyeyim, bugün yapılan şeyi, bu gece çalıştırsanız daha iyi olur. Bir fotoğraf [İŞİTİLEMİYOR] alabilirsiniz. Başlangıçta fotoğrafta Benim vibrasyonlarım olduğu için fotoğrafımı kullanmak daha iyi olur. Şimdi yapabileceğiniz şey, fotoğrafın önüne bir mum koymaktır ve fotoğraftan gelen vibrasyonları görebilirsiniz. Şimdi, sol elinizi fotoğrafa doğru tutun ve sağ elinizi bu şekilde koyun, bunu böyle yapabilirsiniz, sol elinizi Bana doğru tutun ve sağ el ise, bu şekilde. Şimdi bu dengedir. Bu denge [İŞİTİLEMİYOR] Sol elinizi Bana doğru tutun ve sağ elinizi arkada böyle tutun. Bu şekilde bakın, biz [ANLAŞILMIYOR] Pekala. Şimdi sol elde, vibrasyon gelip gelmediğine bakın.
Buna bakarsanız, hepiniz düşüncesizsiniz. Şimdi sağ elinizi Bana doğru tutun ve sol elinizi havaya doğru kaldırın. Kalp. Siz Ruh olduğunuza inanmalısınız. Tüm inandığımız şey budur, Kendinize inanın. Sizin Ruh olduğunuza inanmamız, gereken tek şey budur. İyi mi? Tamam. Sonra bu gece eve gittiğinizde Kundalininizi nasıl yükselteceğinizi size öğretirim. Yani fotoğrafla yapabileceğiniz şey bu ve Kundalininin elinizde de hareket etmeye başladığını görebilirsiniz. En çok, bir nevi niyet göstererek ve eğer çok hastaysanız, o zaman küçük bir leğenin içine az miktarda tuz eklenen su koyabilir ve ayaklarınızı o leğenin içine koyup, fotoğraftan vibrasyon alabilirsiniz. Ama eğer elinizde serin bir esinti varsa ve serin esinti bu elde hareket ediyorsa, o zaman her şey mükemmeldir. Şimdi öğrenmelisiniz, yarın size nasıl kullanılacağını, nasıl usta olunacağını anlatacağım. Bu basit bir şey.
Şimdi bugün size kendi Kundalininizi nasıl yükselteceğinizi öğretiyorum. Hangisi sizin. Şimdi sol elinizi böyle Kundalininin önüne koyun. Hepiniz oturuyorsunuz. Beni görebiliyor musunuz? Sol elinizi böyle tutun, tıpkı böyle, önde. Bunun gibi önde. Bu el böyle. Sağ el yukarı, öne doğru, aşağı, arkaya doğru hareket ettirilmelidir. Bunun gibi saat yönünde. Yükseltmek zorundayız. Şimdi Kundalinimizi yükseltelim. Yavaşça hareket etmeye başlayın, bunun gibi, böyle, bunun gibi. Ellerinizi yukarı doğru kaldırın, kesinlikle elinizi kaçırın ve sonra döndürün. Başınızı geriye doğru atın ve şimdi ona bir düğüm atın. Bu bir oldu, bunu üç kere yapmalıyız. Tekrar yapalım! Elinizi önde tutun ve hareket ettirmeye başlayın. Elinizden alın ve bir döndürün ve işte burada. Üçüncü kez, üç kez döndürmeliyiz. Bunu evde yapabilirsiniz. Ellerinizi başınızı ve ellerinizi geriye doğru atın ve bir tane yapın, sonra ikincisini ve sonra da üçüncüsünü, bunun gibi. Şimdi bakalım, eğer siz ???
Şimdi, öğrenilmesi gereken bir şey daha var, auranızı nasıl koruyabilirsiniz? Bu çok önemli! Auranızın korunması, keşke insanlar bunu nasıl yapacaklarını bilselerdi, kendilerini birçok sorundan kurtarırlardı. Sol elinizi böyle koymalısınız. Ve sağ elinizle bunu hareket ettiriyorsunuz.
Bu şekilde, buradan. Hareket ettirin, bir, geri dönün. İki. Üç, Dört, Beş, Altı, Yedi. Kendinizi bu şekilde koruyabilirsiniz. Şimdi, bakın, vibrasyonlar. Tamam mı? Daha iyi. Şimdi, ne olur, siz başkalarının vibrasyonlarını değerlendirdiğiniz zaman, bu şekilde değerlendirmeye başlayabilirsiniz, bu tamam. Veya bunun gibi bandan vermek. Sevgi bandanı. Çünkü aslında ellerinizi hareket ettirdiğiniz zaman, bu elleriniz de hissedilir, elleriniz vasıtasıyla güç [İŞİTİLEMİYOR] akıyor. Öyleyse hareketlerinizi izleyin. Yani ona bir bandhan verin, sanki [İŞİTİLEMİYOR] gibi. Bunun gibi ve sonra vibrasyonları oturtun. Şimdi, eğer kendi vibrasyonlarınızı görmek istiyorsanız, kendinize bu şekilde bir bandhan verirsiniz ve sonra kendi saçmalıklarınızı görürsünüz. Bu gece deneyin. Bunun hakkında çok fazla konuşmayın, tartışmayın. Aklın ötesindesiniz. İşte bu yüzden Ben bunun hakkında tartışmıyorum. Olmak Sahaja Yoganın en zor ve en önemli kısımdır. O başka şeylere benzemez, o olmadığınız sürece bunun bir faydası yoktur. Olmalısınız, sonrasında büyümelisiniz ve sonra uzman, nihayetindeyse usta olmalısın. İşte o budur. Ve bunun için ödeye yapamazsın. Tanrı sizleri kutsasın.
Yogi: [İŞİTİLEMİYOR] Yarın akşamki program burada. Bir de hafta sonu semineri var, tüm bilgiyi kapıdan alabilirsiniz, lütfen adresinizi ve telefon numaranızı verin. Devam toplantılarını bildirmek için sizinle iletişime geçeceğiz. Seminere gelemiyorsanız, [İŞİTİLEMİYOR] daha derinleşebilmek için ..... Yarın akşam görüşürüz. İyi akşamlar. Yarın akşam Shri Mataji ile tanışmak isteyenler için, kendisi sizinle tanışmak için birkaç dakika ayıracak. Bu gece San Diego'dan yeni döndü ve oldukça yorgun. Yani, yarın akşam bunun için iyi bir fırsat olacak. Programdan sonra burada hepinizle biraz zaman geçirecek.
Yogini: [İŞİTİLEMİYOR] Shri Mataji, biraz çay alır mısınız?
Yogi: Hayır, haydi gidelim. Nasılsınız?
Shri Mataji: İyi görünüyorsun. "Öyle olduğunu varsayıyorum." [İŞİTİLEMİYOR]
Birisi: Kendisinin söylediği şey utanç verici.
Yogi: Bir şeyler yapacağız. Çok teşekkür ederim. Hafta sonu seminere giden var mı? Burada eli havaya kaldırmış olan Brian Bell ile konuşur musunuz? Çünkü belki de, başka insanlara ulaşım için yardım edebilirsiniz. Uzun bir yol, Brian'ın seminere giden ve ulaşım konusunda yardımcı olabilecek insanlarla konuşacak.