Kalp: Tanrıça'nın çakrası 1983-02-01
Current language: Turkish, list all talks in: Turkish
The post is also available in: English, German, French, Bulgarian, Czech, Italian, Portuguese, Russian, Thai, Chinese (Simplified), Chinese (Traditional).
Public Program. Delhi (Hindistan), 1 Şubat 1983.
Bugün, Devi için yazılmış böyle güzel bir şarkı söylediği için Bay Swanowaphala'ya tekrar teşekkür etmeliyim. Patrick'in size, her sorunu çözebileceklerinden emin olduklarını söylemesinden çok etkilendim. Olması gereken şey bu. Kendisi hakkındaki ve başkalarına dair anlayışında çok büyük bir zirveye ulaşmış bir Sahaja Yogi'nin işaretidir bu. Tanrıça’nın Çakrası, omurilikte göğüs kemiğinin arkasında bulunur. Bu Çakra, bizim Sahaja Yoga'da adlandırdığımız şekliyle, Bhavasagara'nın ( ilüzyonlar okyanusu ) üstüne, Void’un üstünde bir yere yerleştirilmiştir. Ve bhaktalar ( adanmışlar ) tarafından, arayış içindekiler tarafından geçilmesi gereken bir köprü tarafından korunmaktadır. O tektir. Arayış içindeki bir kişiye saldırmaya çalışan negatif güçler olduğu zaman, Devi çocuklarının bu geçitten geçmelerine yardım eder. Bu çakra, size söylediğim gibi göğüs kemiğinin arkasına yerleştirilmiştir. Çocukluk döneminde, sternum kemiğinde antikorlar oluşur. Onlar Devi'nin savaşçıları veya Sainika’larıdır ( Askerleri) . Belli bir yaşa kadar büyür ve çoğalırlar ve nihayetinde hepsi vücudun her tarafına dağılırlar ve bir insan, kendisine yönelik herhangi bir dış istila ile yüzleşebilir. Bu antikorlar, nasıl savaşılacağını bilirler, kendilerine son derece güvenir ve düşmanlarının kim olduğunu bilirler. Kendi içlerinde bina edilmiş bir halde, bütün bu mesajlara sahiptirler. Dolayısıyla, Tanrı karşıtı unsur herhangi bir süreç vasıtasıyla varlığın içine girdiğinde, örneğin yemek yoluyla, kelimelerle, eylem yoluyla, şeytani insanlar veya kara büyü yoluyla, bu antikorlar bir araya gelerek istilacılara karşı topluca savaşırlar. Orta Kalbi düzgün şekilde gelişmemiş olanlar, yaşamları boyunca muazzam bir güvensizlik yaşarlar. Eğer çocukken onları korkutarak kontrol etmeye çalışırsınız, bu çocuklar daha sonra son derece kendine güvensiz bir hale gelirler. Karanlıktan korkarlar, geceden korkarlar.
Bazıları her şeyden korkar. Vücutta oluşan antikorların sayıca yeterli olmaması ve bu merkezin çok zayıf olması sonucu kişi, kendisini son derece güvensiz hisseder. Hayatın ilerleyen dönemlerinde çocuk okula gittiğinde veya gelecek için bir şeyler yapmaya çalıştığında, ebeveynleri, öğretmenleri ve dışarıdaki insanlar tarafından da, kendine olan güveni sarsılabilir. Bu yüzden büyüyen çocukları anlamak çok önemlidir. Batı'da onlar her şeyi analiz ederler ve insanları kısımlara ayırmaya çalışırlar. Öncelikle çocuk, onlara göre bir çocuktur, çocuğun masumiyeti yoktur ve aşırı bencildir. İkinci kısmı da, onların çok keyfi, karamsar bir şey olduğunu düşündükleri ergenliktir. Hindistan'da ergenlik diye bir şey bilmiyoruz. Şimdi, bu ergenler bir grup oluşturuyor ve tüm büyükleri eleştirmeye veya alay etmeye başlıyorlar. Bu çok küçük bir yaşta başlar. Önce öğretmenlerle, sonra velilerle, sonra da kendilerinden yaşça büyük olan herkesle dalga geçerler. Çok fazla televizyon izledikleri ve bunun gibi şeyler olduğunu gördükleri için beyinleri aşırı derecede aktif olmaya başlıyor ve sonrasında çok genç yaşta, hayal bile edilemeyecek kadar zalim şekillerde davranmaya başlıyorlar. Eskiden Ben Londra'dan kilometrelerce uzakta yaşardım. Ve sürekli olarak Londra'ya giderdim ve bir yerlerde, bir şekilde haylazlık yapan çocuklar görürdüm. Bir gün bazıları trende Benim kompartımanıma girdiler ve tüm kaplamaları sökmeye başladılar, bıçaklarını koltuklara saplamaya, bütün döşemeleri kesmeye başladılar. Ben sadece oturmuş izliyordum. Nihayetinde "artık yoruldunuz mu? Lütfen oturun. Sorun ne?" dedim. "Hepimiz çok öfkeliyiz" dediler. "Ne için? Neden kızgınsınız?" dedim. "Sadece kızgınız" dediler. "Ama bir şeye kızmış olmalısınız" dedim. Kesinlikle iyi okullara giden, çok güzel giysiler giymiş çocuklardı. Ve sonra - tren durduğunda - bilet tahsildarını aradım ve ona, bu çocukların kompartımandaki tüm bu serseriliği, haydutluğu yaptığını anlattım ve buna bir baksanız iyi olur dedim.
Ve kendisi geldi ve "bu çok yaygın bir şey" dedi ve sonra bir şekilde onları oradan çıkardı ama onlar için hissettiğim tek şey, hepsinin orta kalplerinin catch ettiğiydi. Onlar kundalinide, orta kalpte cacth ediyorlardı ama Beni görünce oturdular. Sessizdiler, Beni dinlediler. Orta kalplerini düzelttim. Ve çoğu, "bizler annelerimize kızgınız" dediler. "Neden?" dedim. "Çünkü kardeşlerimiz kızgın", dediler. "Ama kardeşleriniz neden kızgın?" Sonra Freud'un anneye karşı olan bu garip fikirleri onlara aktardığını keşfettim. Annenin kendisi, düşünebiliyor musunuz! Bu ne kadar Tanrı karşıtı bir eylem. Bir Hintli için, Anne en önde gelen şeydir - herhangi bir Hintli için. Çünkü onun güvenlik hissiyatı annesinde yatar. Eğer baba hırslı, öfkeli de olsa, onlar anneye muhtaçtır. Çünkü anne ne zaman kızacağını, ne zaman kızmayacağını bilir. Onun ayırt ediciliği vardır ve onları koruyan da annedir. Anne fikri Batı'da tamamen patlamış durumda ve bu ülkenin çocuklarının kendilerini bu kadar güvensiz hissetmelerinin ve büyüdüklerinde son derece kendine güvensiz olmalarının nedeni de budur. Onların durmadan pirinç eşyalarını parlatmalarına ve evlerini temizlemelerine inanamazsınız ama bir fare bile evlerine girmez. Ve eğer birisiyle konuşmak zorunda kalırlarsa, özellikle de Londra'da, onlar diğer kişinin dışarıda beklemesini ve sessizce konuşmasını sağlarlar çünkü kelimenin tam anlamıyla korkmuş insanlar. Bizi yöneten İngilizlerin, böylesine korkmuş insanlar olmasına hiç kimse inanamaz ama onlar, birbirlerinden korkarlar, kendilerinden korkarlar.
Bunun nedeni, Orta Kalbin kesinlikle zayıf olmasıdır. Size bunun ilk nedenini söyledim, aile güvensizlikleri. Çocuk okuldan döndüğünde annesi orada olacak mı ya da gitmiş mi olacak, bunu bilmiyor. Onların kocalarından gelen çok şeyi taşıyabilen, gülümseyip, çocuklarına ıstıraplarından hiçbir iz göstermeyen anneleri yok. Ama o ülkedeki annelerin, çocuklarını her türlü duygusal şantaj için sürekli olarak kullanmaya çalıştığını gördüm, buna siz böyle diyebilirsiniz. Onlar, kocasının kendilerine yaptıklarını, kocalarıyla yaşadıkları sorunları anlatarak çocuğa eziyet etmeye çalışırlar. Yani çocuk anne tarafından güvende tutulmaz, tam tersine orada çocuk, anneye güven vermeye başlar. Bu çok küçük yaşta başlar ve çocuk aşırı derecede negatif ve sol kanal olur. Nefret, güvensizlik ve korku dolu bir yerde doğduğunu hissediyor. Bhaktalar bu ülkelerde doğdukları zaman, onlar da aynı şekildedir. Çünkü bir Guru'ya gitmeleri gerekiyorsa, şimdiye dek olduğu gibi, Guru onlara işkence eder ya da tüm parayı ellerinden alır, onların pareeksha’sını alır ve caddelerde dımdızlak bırakır ama Tanrıça ülkemizde birçok kez Enkarnasyon almıştır. Binlerce kez burada doğdu ve bhaktalar negatif bir güç tarafından rahatsız edildiklerinde, her ne zaman bhaktalar Onu çağırsa, onları kurtarmak için Dünyaya geldi. Bunlar eskiden insanlar tarafından sadece kabul ediliyordu ama bu kalplerinde hiçbir zaman tam anlamıyla kabul görmedi. İnsanlar bunların, Tanrıça'nın bu Dünya'ya geldiği ve insanları kurtarmaya çalıştığına dair bir tür mitolojik hikayeler olduğunu düşündüler. Dünyada doğabilecek, bu korkunç rakshasalarla savaşabilecek, onları öldürebilecek ve çocuklarını, yani Onun bhaktalarını ıstıraptan kurtarabilecek bir Shakti olabileceğine inanamadılar. Bu çok fazlaydı. Ama bugün Sahaja Yoga'da, Kundalini yükseldiği ve Orta Nabhi'de durduğu zaman, 'Jagadamba' mantrasını söylemeniz gerektiğini ve Kundalini'nin yükseldiğini gördünüz.
Bunun anlamı, Onun Orta Kalpte ikamet etmesidir ve O'na ibadet edildiği zaman Kundalini yükselir. Bu merkezin on iki tane taç yaprağı vardır ama Tanrıça'nın bin tane eli ve bin tane gözü var. Aydınlanmanın farklı yönlerini beslemesi gerekiyor ama Onun cömertliği, nezaketi, şefkati ve sabrı ile yapması gereken ilk şey, günahları emmesidir – papa vimochini ( Günahlardan kurtaran ) - insanoğlunun günahlarını emmesi gerekir. İncil'deki cümlelerden biri, "Korkunun bedeli günahtır" idi ya da bunun tam tersini söyleyebilirsiniz, "Günahın bedeli korkudur." Korkuyorsanız, nefsinize ve Tanrıya karşı bir günah işliyorsunuz. Çünkü eğer Anne, Her Şeye Kadir ise ve tüm sorunlarınızı çözebiliyorsa, siz O'nun koruması altındasınız, o zaman neden korkuyorsunuz? Bu, siz O'nun bu kadar güçlü olduğuna inanmıyorsunuz demektir. Bir kişi korktuğunda, bu merkez hızla nefes alıp vermeye başlar ve tüm antikorlara ritmik şekilde talimatlar verir. Bununla birlikte kalp çarpıntısı yaşadığınızı hissedersiniz. Bu çarpıntı, acil bir saldırı durumunda, savaşmaları için tüm antikorlara gönderilen bir sinyalden başka bir şey değildir. Ancak kişi daha sonra hayatında bir güvensizlik oluşturduğunda, bu fiziksel bir sorun haline gelir. Daha önceden gelen bir güvensizlikleri varsa, bu duygusal bir sorundur ama hayatının ilerleyen zamanlarında kişi bir güvensizlik geliştirdiği zaman - bir kadının kocası için güvensizlik hissetmesi gibi - her türlüsü; koca aylak aylak gezen birisidir ya da kötü bir adamdır ve başka kadınlarla birliktedir, bu nedenle de, eşin anneliği sorgulanır. Ve annelik sorgulandığı zaman, bu durum bu merkezin zayıflamasına neden olabilir, bu yüzden kadın çok acı çekebilir ve hatta meme kanserine yakalanabilir. Bu güvensizlikler kendi kendine yaratılmış, hayali de olabilir. İnsanlar bunu sadece düşünebilir ve gerçekte var olmayan bir tür güvensizlik de oluşturabilirler. Ancak bu tür korkular Batı'da çok daha fazladır çünkü Batı'da hayatın bir çıpası yok, açıklaması yok. Onlara ne sorarsanız sorun, size "bunda yanlış olan ne ki?" diyeceklerdir. Bir koca, "bunda ne var ki?" demeye devam edecektir. Ve karısı da, "Tamam, eğer o kendisini bir kalenin içinde tutmak istiyorsa, bırak öyle kalsın" diyecektir. Hindistan'da hiçbir kadın böyle bir duruma müsamaha göstermez.
Kadın açlıktan ölecek, her şeyi yapacak ama kalesi içinde olan bir adama asla dokunamayacaktır. Yani Hintli kadınların gücünün temeli, onların iffet duygusudur. Hintli kadınlarda iffet duygusu o kadar büyüktür ki, iffetli oldukları sürece hiçbir şey onları yıldıramaz. Ama iffetli değillerse, korku içlerine çok çabuk yerleşir. İffet, kadınların gücüdür. İşte bu yüzden korku duyan kadınlar, çoğunlukla, bekaretlerinin sorgulanmasıyla ilgili bir sorun yaşarlar. İffetinin zarar görebileceğinden korkan bir kadının Kalp Çakrası ile ilgili bir sorunu olabilir. Bu tür kadınlar, meme kanseri, nefes alma sorunları yaşayabilir ve duygusal düzeyde de daha başka korkutucu hastalıklara yakalanabilirler. Kadınlar tek çocuklarını kaybettiklerinde bu çakra bozulur; çünkü onlar anneliklerinin bittiğini hissediyorlar. Ve bu, eğer o kişi bir kadınsa, bu bir kadının başına gelebilecek en kötü şeydir ama eğer kadın değilse, pek de bir şey hissetmez ve çok erkeksi davranır. Ve Benim Batı'da gördüğüm şey bu, kadınların çocukları öldüğünde, onlar kadın olmadıkları için, bu pek de onların umurlarında değil. Ama eğer siz bir kadınsanız, kesinlikle çocuklarınızı ve onların ölümlerini hissedersiniz ama böyle bir kadın bir süre sonra tekrar geri döner ve hayatı olduğu gibi kabul eder, kocası için, diğer akrabaları veya onun başka çocukları varsa. Başına gelenlere bir tepki olarak, son derece güçlü bir hale gelir. Bu ancak kalp merkeziniz iyi durumdaysa mümkündür. Bu tür kadınlar kin tutmazlar, şikayet etmezler, son derece sakindirler ve birçok şeye katlanabilirler. Son derece hoşgörülüdürler ve çocuklarına yardım etmek için her yere gidebilirler, ancak çocuklarını asla şımartmazlar. Çocuklarını asla şımartmazlar çünkü şımartmanın, çocuğu dövmekten çok daha kötü olduğunu bilirler.
Çocukları asla şımartmazlar ne de onları pohpohlarlar ve asla çocukları tarafından hükmedilemezler. Onlar "ben çocuğa rehberlik etmeliyim ve ben çocuğa bakmalıyım", diye bunu bilirler. Yani çocuğun tüm idealleriyle, doğruluğu ve erdemleriyle ilgilenirler. Ve eğer çocuk bundan vazgeçmeye çalışırsa, onu tekrar erdeme ve daha iyi bir yaşama döndürmek için her şeyi yaparlar. Ancak bu insanlar, çocuğun gerçek büyümesini umursamayan bu kadınlar, bundan kaçınabilir, bundan kaçabilirler. Erkekler de, eğer onlar annelerini çok erken yaşta kaybetmişlerse ya da bir şekilde anneleri çok acımasız bir kadınsa, bu çakra catch eder. Ayrıca, eğer savaşa gitmişlerse ve savaşta korkunç şeyler görmüşlerse, bu çakra erkeklerde de catch edebilir. Bu tür insanlar aşırı derecede duygusal olabilirler ve onların duygularından faydalanmaya çalışan insanlar tarafından kolayca kandırılabilirler.
Bu çakrayı düzeltmek için ne yapılmalı? Sahaja Yoga'da bu çakrayı düzeltebileceğimiz ve güveninizi geri kazanabileceğiniz bir sürü tekniğimiz var. Patrick'in dediği gibi – o hiç konuşmazdı. Ve çok iyi rol yapan birçok oyuncu gördüm ve onlar programıma geldiklerinde, "Anne lütfen bizden konuşmamızı istemeyin çünkü biz konuşmayı bilmiyoruz. Rol yapabiliriz ama insanlarla konuşamayız", dediler. Bir ya da iki kez denediler ve iki-üç cümle mırıldanıp sonunda oturdular. Ben hepsinde, bu çakranın çok kötü bir şekilde hasar gördüğünü fark ettim. Belki annelerinin sevgisinden yoksundular, belki annelerini sevmiyorlardı, belki de kadındaki bekaretin değerini anlamadılar. Yani önünden geçen her kadına bakmaya çalışan, şehvetli gözleri olsun diye uğraşan erkeklerde, bu merkezi çok kötüleştirebilirler. Ve birçok sorun bu merkezden kaynaklanabilir. Buradan kaynaklanan sorunlardan birisi de, akciğer kanseri olabilir. Ama bu merkezin, hayatta bazı şeylerin ihmal edilmesinden dolayı çok kötü etkilendiğini de gördüm. Tıpkı bazı insanların çok sıcak bir banyo yapıp ve ardından o sıcak banyodan çıkıp, soğuk bir yere girme alışkanlıkları gibi yaptıkları şeyler. Böyle insanlarda bu merkez çok kötü catch edecek ve onlar sorun yaşayacaklardır.
Sonra, çok basit görünen başka bir şey daha var, ancak birçok insanın, özellikle yaz aylarında, atlet/ fanila giymeyip, üzerlerine sadece bir kurta veya sadece bir gömlek giyme alışkanlığı var. Bu da uygun değildir. Bir erkeğin her zaman gömleğinin altında giydiği bir şey olması gerekir, aksi takdirde terlemeye başladığında Kalp Merkezinde sorun yaşayabilir. Kalp Merkezi, insandaki çeşitli duygusal problemler sonucu catch eder. Karı koca, eğer sürekli olarak tartışıyorlarsa, evde sürekli kavga oluyorsa ve özellikle de anne çok baskın biri ise, çocuk bu merkezde problem geliştirir. Ve eğer baba çok baskınsa, çocuk burada problem geliştirir - Kalbin kendisinde. Bu nedenle karı-kocanın çocuklarının yanında asla tartışmamaları, çok önemlidir. Şimdi bu merkezde, bu Dünyaya binlerce kez gelmiş olan Tanrıça'nın enkarnasyonu ikamet eder ve O, sizin korunmanız için orada ikamet eder ama her şeyden önce siz O'nun korumasına layık olmalısınız. O dünyaya birçok kez geldiği zaman, biliyorsunuz, Onun bedeni sanki bir balon gibi çeşitli güçler tarafından meydana getirildi ve balonun üzeri, ona eklenen pek çok şeyle kaplandı. Ve işte bu şekilde Devi, çeşitli Tanrılardan bir sürü şey aldı. Ölüm Tanrısı Yama'dan saçlarını alması gibi; Burnunu, zenginlik Tanrısı Kubera'dan almıştır; ve kulağını Povana'dan aldı, bu hava’dır. Bu şekilde, Onun Bedeni, kendi özlerini Tanrıça'ya bağışlayan bu büyük Tanrıların özleri tarafından, çok farklı faaliyetleri yerine getirebilmesi için donatılarak özel olarak meydana getirilmiştir. Şimdi, size söylediğim gibi, Tanrıça'nın ilk aktivitesi, çocuklarını negatif güçlerden kurtarmaktır. Bu yüzden son derece yumuşak, tatlı görünür ama aşırı derecede hiddetli de olabilir, - bir anlamda, çocuklarını alt etmeye çalışan herkesi öldürebilir veya onları ezebilir, Ati saumya Ati raudra ( O çok yumuşaktır – O çok serttir ) - bu iki mizaç yalnızca Tanrıça'da mevcuttur, çünkü O Annedir ve her ne pahasına olursa olsun çocuğunu kurtarmak ister. Ayrıca çocuğuna karşı, o kişi belli bir anlayış noktasının ötesine geçtiğinde, disiplin duygusu göstermediğinde, Tanrıça kullandığı bellli bazı yöntemlerle onu aşağı çekebilir.
Şimdi, her şeyden önce O, sadhakaların zihnindeki korkuyu gidermek için gereken her şeyi verir. İkinci olarak, vücutta ek antikorlar doğurarak ve yorgun antikorları tekrar savaşabilecekleri şekilde hareket etmeleri için vibre ederek, bu merkezi tedavi eder. O, günlük hayatta bile, çocuklarına birçok mucize göstererek varlığını yerleştirebilir. Beni görmeye gelen bir bayan vardı ve oldukça geç kaldı. Ve geri döndüğünde, ona sorunun ne olduğunu sordum, "Hayır, bir sorun yoktu, ama otobüsüm yaklaşık 8-9 metreden aşağı düştü, yuvarlandı ve dört tekerinin üzerinde sağlam bir şekilde durdu. Ve otobüste bulunan hepimiz kurtulduk ama şoför üzüldü ve kaçtı. Bunun üzerine arabada bulunanlardan, araba kullanmayı bilen birisi aşağı indi ve o çalıştırdı – otobüsü çalıştırdı, araba çalıştı ve ardından Bombay'a geri döndük." Yolda arabadakiler, "Burada aramızda oturan bir aziz olmalı, yoksa biz nasıl korunuruz? Ancak bir aziz bizi böyle koruyabilir" diye sorular sormaya başladılar. Ve bu kız Benim yüzüğümü takıyordu. "Oh!, bu Mataji'nin müridi", dediler. Hepsi, "Oh! Bizi sen kurtardın, bizi kurtardın" diyerek onun ayaklarına kapanmaya başladılar. Yani, hayatınızda gerçekleşen birçok mucize var. Bir kazanın meydana geldiğini gördüğünüzde, bir anda kazanın bittiğini görürsünüz. Bir adam vardı, Marathe adında bir gazeteciydi. O ve arkadaşı, oda diğer bir gazeteci, onlar Lonavla'dan geliyorlardı ve bu çok büyük bir eğimli yol, ghat ve onların frenleri tutmadı. Ve şoför, "Şimdi frenler bozuldu ve Tanrı'ya dua edin" dedi. Ve onlar Annelerini hatırlamaya başladılar. Ve aniden büyük bir kamyonun karşılarından üzerlerine geldiğini gördüler. Ona çarpmak üzereydiler, gözlerini kapadılar.
Ve ne olduğunu Tanrı bilir - gözlerini açtılar ve kamyonun yukarı doğru gittiğini gördüler ve onlar herhangi bir zorlukla karşılaşmadan yolda ilerliyorlardı. Sanki biri onların arabasını kaldırıp, kamyonun önüne koymuş ve kurtulmuşlar gibiydi, bunun nasıl olduğuna şaşırdılar, şoför de gözlerini kapamıştı ve Annenin adını andı. Bu mümkündür! Bu o kadar çok insanın başına geldi ki, onlar bunun nasıl çalıştığını bilmiyorlar. Yani kişi, Anne'nin içimizde, kalbimizde olduğuna ve eğer O bizde uyanırsa, bizimle ilgileneceğine inanmalıdır. Gereken tüm korumayı bize sağlayacaktır ve korkacak hiçbir şey yok. Ama Patrick'in açıkça söylediği gibi, onların oldukça korkmuş olduklarını hayal edebilirsiniz ve korktuklarını biliyorum. İngilizce de bile bu böyle. Her zaman konuşmada "korkuyorum ki..." "korkarım ki gitmek zorundayım" diyecekler. Gitmeniz gerekiyorsa, korkacak ne var ki? Gitseniz daha iyi olur. "Eğer yaparsam korkarım ki" – onlar her zaman böyle korku içindeler. Ve o kadar korku içindeler ki , konuştukları zaman, bilirsiniz, o kadar korkarlar ki bazen onlarda gerginlik hissedersiniz, onlara nasıl yaklaşacağınızı, onların nasıl gergin olduklarını bilemezsiniz. Gergin olmalarının nedenlerinden biri de çok fazla plan yapmaları, çok fazla düşünmeleri, çok fazla analiz etmeleridir, sonrasında egoları beyinlerine yerleşir ve nihayetinde kalbi kaplar. Egoları kalplerini kapladığı için korkuya kapılırlar. Aslında öyle olur ki, eğer siz ego odaklı olursanız, kendinizi görmeye başlarsınız. Çünkü belli bir seviyede olduğunuz zaman, egonuzu çok net bir şekilde görebilirsiniz ve bundan sonra da, diğer insanlardan korkarsınız, çünkü onların da sizinle aynı tipte bir egoya sahip olması gerektiğini düşünür ve gerçekten bundan korkarsınız. Bu çok yaygındır, doğuda da. Şimdi Hindistan'da, diyelim ki bir devlet dairesine gitmeniz gerektiğini varsayalım, dikkatli olun. Ah, herhangi birisi, bir chaprasi ( ofiste ayak işleri yapan çocuk ) bile nedensiz yere size bağırabilir. Onlar her zaman bir havlama sistemi geliştirirler, sadece havlamaya devam ederler. Bunun nedeni ise, kendilerine güvenleri olmadığı için size havlamalarıdır.
Bir chaprasi patronuna karşı güvensizdir, onun patronu da kendi patronuna karşı güvensizdir, o patronda kendi patronuna karşı güvensizdir, nihayetinde bakan seçmenlerden korkar ve seçmenler de bakandan korkarlar. Bu çok kısır bir döngüdür. Yani tüm sistem o kadar korkunç bir güvensizliğe dönüşüyor ki ( Shri Mataji gülüyor ) ki, havlayacak ne var anlamıyorsunuz? Bağıracak ne var? Sonrasında, sahte olanla bir tür özdeşleşme o kadar yerleşir ki, artık insan olmazsınız; ya sekretersiniz, ya sekreterin altındasınız ya da ortak kullanılan bir sekretersiniz, kim daha yüksek, kim daha düşük bilmiyorum. Ve sonra, sizin başka sekreterleriniz var ve sonra katipleriniz var ve bu, şu ve o var. Ve sen osun, bundan başka bir şey değilsin. O halde siz bu olduğunuz için, bu boynuzlara sahip olmalısın ve insanlara bağırmalısın, yoksa kimse senin bir halt olduğuna inanmaz. İşte böyle bir özdeşleşme, insanda gelişir, bu da, çünkü bu Kalp gerektiği gibi gelişmememiştir. Çünkü eğer kalbiniz düzgün bir şekilde gelişmişse, o zaman bir insansınız çünkü Annenizin sizi doğurduğunu biliyorsunuz ve siz bir insansınız. O da sizin Annenizin bir çocuğu olan, başka bir insandan korkmanıza gerek yoktur. O yüzden bu konuda bir korku olmaması gerekiyor. Ama sorun şu ki, insanlar bir şey giymeye başlayınca; onların takım elbise giydiklerini varsayalım, hemen İngilizce konuşmaya başlayacaklardır. Pijama ( beli büzülen bir ipi ile bağlanan geleneksel bol pantolon ) giyer giymez de Hintçe konuşmaya başlarlar, ya da, diyelim ki, dhoti, ( erkekler tarafından giyilen, vücudun alt kısmını saran bir kumaştan oluşan giysi )- ve pijama, galis vermeye başlayabilirler. Yani bu insanın geliştirdiği çok yüzeysel bir özdeşleşmedir, çünkü kalpte derinlik yoktur. O derinliğe, kalpteki o çıpa atmaya sahip olsalardı, o zaman bu yüzeysel şeyleri geliştirmezlerdi. Ve bunun sonucunda da korkarlar çünkü yüzeysel olduklarını biliyorlar, diğerleri de yüzeysel, yani onların sakalı var, bizim de sakalımız var, bu kadar.
Kavga edeceklerdir, eğer ben onun sakalını çekersem, o da benim sakalımı çekebilir. İnsanlar arasında böyle bir korku var. Ve sonra, olan başka bir şey, insanların aklına başka bir adım geliyor, neden bacaklarını çekip yukarı çıkmasın ki? Bu, değer düşüklüğünün üçüncü kategorisidir. Eğer siz aynı Annenin çocuğuysanız, nasıl herkesten daha yükseğe çıkabilirsiniz ki? Her zaman Annenin çocuğu olarak kalacaksınız. Annenin gözünde diğer çocuklardan nasıl daha yükseğe çıkabilirsiniz ki? Yapamazsınız. Aksine, bu tür numaralar yapmaya kalkarsanız, Anne sizi cezalandırır. Ve Annenin yaptığı ikinci şey ise, çocuklarını cezalandırmaktır. Evet, cezalandırır. İlk olarak çok tatlı yollarla. Örneğin, çocuk yemek yemiyor ve sizi rahatsız ediyorsa, "Tamam, yemek yemek istemiyorsun, tamam, yeme" der. Bu çocukları cezalandırmanın çok basit bir yoludur. Ama daha sonra, "Tamam, eğer sen olmak istediğin şey gibi olmak istiyorsan, buna devam et" der. Onlara şöyle şöyle yapmamalarını söylemem gibi, Benim “bu iyi değil” demem gibi. Örneğin, Ben onlara en başında oturdukları daireleri değiştirmemelerini söyledim ve bırakın bütün Sahaja Yogiler diğer Sahaja Yogilerle birlikte kalsınlar, dedim. Ancak organizatörler, bunun nedeni ne olursa olsun, daireleri satın almanın daha iyi olacağını düşündüler. Çünkü ( Gülümser ) onlar çok akıllı organizatörlerdir ama bakın, Anne size çok basit bir şey söylüyor, ama bunun bir anlamı var, kişi bunu bilmek zorundadır. Ve onlar bunu, bu şekilde düzenlediler. Bu yüzden, insanların yarısı protesto ettiler, diğerleri "Hayır, biz Sahaja Yogilerle kalacağız, onlarla birlikte olmak istiyoruz", dediler. Yani onlar misafirperverlerdi. Diğerleri ise, - İngilizler - bilirsiniz, şimdi bu günlerde onlar bu ruh halinin diğer tarafındalar. Çok, çok hoşgörülüler. Ve "Tamam, eğer ayarlanmadıysa biz apartmanlarda kalırız" dediler. Bu yüzden apartmanlarda kaldılar. Ama ne oldu? Yağmur yağdı, yağdı, yağdı ve yağdı ve yaptıkları çatının altında, yemeklerini bile ayarlayamadılar. Bu yüzden, hepsi başka yerlere taşınmak zorunda kaldı ve hepsi, Anne tarafından söylendiği gibi, diğer Sahaja Yogilerle birlikte kalmak zorunda kaldılar.
Eğer Anne'yi dinlemiş olsalardı, biraz para biriktirmiş olacaklardı, aynı zamanda kimi sıkıntılardan da korunmuş olacaklardı ve hiç bir şekilde bir sorun çıkmayacaktı. Çocukları, sırf aptal olduklarına ikna etmek için, Anne tarafından orada burada, onlara küçük oyunlar oynanır. Şimdi, bunun gibi Anne'nin oynayabileceği o kadar çok şey var ki ve Onun oyunculuğu hayatta çok önemlidir çünkü eğer çocuklara karşı sert davranırsa, onlar kaçarlar. Eğer O, diğer gurular gibiyse, Gurular, Satgurular da müritlerini döverlerdi! Onları bir iple asarlardı! Guruların öğrencilerine nasıl davrandığını bilmiyorsunuz! Bazıları müritlerinden çok para alıyor, bazıları da müritlerinden çok şey alıyor. Tam bir teslimiyet istiyorlar ve onları itaatkar hale getiriyorlar. Kendi çocuklarının, müritlerinin hayatlarına gerçekten işkence ediyorlar, demeliyiz! Ama Anne bunu yapmak istemiyor. Bu yüzden orada burada küçük oyunlar oynar ve çocukları düzeltmeye çalışır. Şimdi size yaklaşık 5-6 yıl önce tanıştığım bir Guru’nun örneğini vereceğim. Bu Guru Amarnath'tan, Bombay yakınlarındaki küçük bir köye, bir Sahaja Yogini'nin kaldığı küçük bir mahalleye geldi. Ve o yerde kalan bir öğrencisini, o Sahaja Yogini'yi görmesi için gönderdi. Ve o içeri girdi ve dedi ki, "Gurum geliyor ve Mataji'yi görmek istiyor. Ve guru bana Agnya çakramı sadece Adi Shakti'nin temizleyeceğini söyledi." Yani, Yogini olanı anlayamadı, "Gurunuz ne yapıyor?" dedi. Adam "aman Tanrım! Bana ondan bahsetme," diye kulaklarını kapattı. "Adını anmayın. Ah! Onun nasıl olduğunu bilemezsiniz – o nasıl bir insandır", dedi. Yogini ona, "ama guru neden Agnya Çakranızı açmıyor? Anne gelecek tabii , ama bunu neden siz yapmayasınız ki?" dedi. Adam, "hayır, hayır, hayır, hayır! Sadece O açmalı, başka hiç kimse açmamalı” dedi. Ve yaklaşık beş yıl önce beni buraya gönderdi, altıncı yılda Adi Shakti'nin geleceğini buraya geleceğini söyledi ve Agnya Çakranızı açacak", dedi. Şimdi buna inanabiliyor musunuz! O korkunç durumdaki Agnya Çakradan dolayı acı çeken bu zavallı adam, bu Guru geldiğinde acı çekiyordu. Yani bu adam Beni görmeye geldi ve "Anne, gurum geldi ve Sizi görmek istiyor" dedi.
Bunun üzerine Ben de onu görmeye gittim. Ve bu Guru orada büyük bir öfkeyle oturuyordu, bilirsiniz, burnu şişmişti. Tabii ki Ben oraya gittiğimde ayaklarıma falan dokundu ve sonra bu adam için çok kötü bir isim söyledi, "Gitti mi, ayaklarınıza dokundu mu? İyi miydi? İyi mi davranıyor?" dedi. "İyiydi ama Agnya çakrasını neden açmadın, bunu anlamıyorum!" dedim. "Bırakın şimdi cehenneme gitsin! Benim Agnya çakramı kim açtı ki, Agnya çakrasını açmayacağım. Neden onun Agnya çakrasını açayım ki?" dedi. Ben de "Bu iyi değil. Açmalıyım" dedim. "Evet, evet, Siz yapacaksın çünkü siz bir Annesiniz. Ben ise bir anne değilim", dedi. Ardından içeri gitti ve müridi Bana, "Anne! Beni ayaklarımdan iple bağlayıp bu kuyunun üzerine astı! Üç gün boyunca orada asılı kaldım" dedi. "Ne için? Neden seni oraya astı?" dedim. Yogini, “sen onun bunu kimseye söyleme dediğini söyledin” dedi. Sonra guru içeri girdi, "Evet, evet seni astım! Evet, yine asacağım!" Ben de "Onu neden astın?" dedim. "Sigara içiyordu. Sigara içtiği için onu oraya astım ve hadi şimdi sigara iç dedim ve onu bir aşağı bir yukarı sallıyordum" dedi, “Sen sigara olarak içiyorum" dedin ve guru ona bu şekilde işkence etti. "Ama neden böyle korkunç bir şey yapasın ki?" dedim, "aksi halde onu nasıl disipline edeceksin? Ben bir anne değilim. Onu nasıl disipline edeceğimi bilmiyorum. Onu disipline edebilmemin tek yolu bu", dedi. Ve dedi ki, "Onu şımartmaya devam ediyorsunuz, ama ben onu böyle disipline edeceğim." "Tamam, - dedim, - şimdi kapa çeneni, şimdi artık konuşma ya da bırak onun Agnya'sını düzelteyim", dedim. Ve Agnyasını düzeltmek iki dakikamı aldım. "Agnyası şimdi iyi" dedim. Sonrasında guru, "Size söz verdi mi? sigara içmeyecek mi?" dedi. "İçmeyecek" dedim. Bunun üzerine "ondan söz vermesini isteseniz daha iyi olur, yoksa ben onun üç gün yemek yemesine izin vermem" dedi. "Baba! Bu korkunç bir Guru! Tanrı bu öğrenciyi bu Guru'dan korusun ( Shri Mataji güler ). Ancak, onun bir öğrencide bir disiplin olması gerektiğini kastettiğini görüyorsunuz. O kişinin Guru olduğuna dair tam bir anlayış sizde olmalıdır ama o, "Şu insanlara bak. Nasıllar? Sizinle özgürleşiyorlar, Sizi çok üzüyorlar, sizinle garip davranmaya çalışıyorlar. Siz yine de onlara bir şey söylemiyorsunuz", dedi. "Bir şey söylememe gerek yok. Onları nasıl düzelteceğimi biliyorum" dedim. Demek ki bu, insanları düzeltebilen şey, Anne'nin bir kalitesidir. Onlardan şüphe edenin kim olduuğunu, kimin kendisi hakkında yanlış şeyler düşündüğünü bilir, kimin Kendisi hakkında doğru düşündüğünü bilir. O her şeyi bilir. Eğer her şeyi biliyorsa, endişelenmesine gerek yoktur.Bu konuda tamamen güvendedir ve bir gün öğrencinin yanlış davranacağı ya da herhangi bir şey olacağı konusunda o gurunun bu güvensizliğine sahip değildir, çünkü O, nasıl düzeltileceğini bilir. Geçen gün bir beyefendi ile tanıştım, bir Sahaja Yogi ve Bana geldi ve açıklamaya başladı, "Anne, siz bilmiyorsunuz, bu oldu, şu oldu..." ve Ben dedim ki, "Şimdi, Ben hiç bir şey bilmiyorum, değil mi? Benim bir şey bilmediğimi mi, sanıyorsunuz?" dedim. "Evet Anne siz nereden bileceksiniz ki?" dedi. "Sana bir şey söyleyeceğim, sen Sahaja Yoga'ya gelene kadar çocukluğunda çok kriket oynamışsın" dedim. "Evet, bu doğru. Nereden biliyorsunuz?" dedi. "İşte Ben böyle biliyordum", dedim. Yani Ben biliyorum, sen ondan sonra biliyorsun. O zaman kabul etti, "Tamam, Anne siz hakkımdaki her şeyi biliyorsunuz, Ben sizin nasıl bildiğinizi bilmiyorum", dedi. Ama O Avalokiteshvari’dir ( aşağıya doğru bakan Tanrı, tüm Buddhaların şefkatini temsil eder ) - O her şeyi görendir. O bilir, şu veya bu şekilde bilir. Nasıl bildiği bu aşamada açıklanamaz ama O her şeyi ve ne yaptığınızı bilir, eğer Ve bir Annenin üçüncü niteliği ise, O’nun bir Mahamaya olmasıdır. Sizin gibi konuşur, sizin gibi oturur, sizin gibi davranır, her şeyi sizin gibi olur.
Ve siz bir Maha Maya olan bu kadının derinliğini bilemeyeceksiniz çünkü size öyle güzel bir şekilde, size öyle oyunlar oynuyor ki, onu fark edemezsiniz. Siz, kendinizin iyi olduğunu düşünüyorsunuz. Bir kişiye gider ve Anne hakkında ne hissediyorsanız onu söyler, her şeyi yapmaya çalışırsınız ve sonunda Annenin her şeyi bildiğini keşfedersiniz. Ve bunu keşfettiğiniz zaman, yavaş yavaş şunu anlamaya başlarsınız, "O hakkımdaki her şeyi öğrendiği zaman, benim iyi ( birisi ) olmam daha iyi olur." Ve O nasıl bilir ki? Çünkü O sizin Orta Kalbinizde ikamet ediyor. Ne yaptığınızı, ne yapmakta olduğunuzu, ne yapmayı düşündüğünüzü her şeyi biliyor. Peki O ne yapıyor? Sankalpa vikalpa karowati ( Sankalpa Vikalpa, tüm planlarımızın vibrasyonlar yoluyla gerçekleşmesiyle ilgilenen anlamına gelir ve bu niyetlenme egomuz tarafından yapılmışsa, onu durdurur ve başarısız kılar ) neye niyetlenirseniz niyetlenin, sankalpalara, O bunları başarısızlığa uğratacaktır. Eğer siz "Şimdi, Anne, ben karar verdim, ben bunu yapmaya karar verdim ve ben bunu yapacağım" derseniz, bu başarısız olur. Kendinizi, Annenizin gerçek bir oğlu olarak yargılamalısınız. Bombay'da ya da başka bir yerde arazi almaya çalıştığımız sıra olduğu gibi, hiç kimse araziyi alamadı. "Denedik, denedik, denedik, görüyorsunuz. Bu karaborsa parası, rüşvet, yolsuzluk." "Yapacak bir şey yok, Ben bunların hiçbirini yapmayacağım" dedim. O zaman onlar, "Anne, öyleyse bunu nasıl başaracağız?" dediler. "Başaracaksınız, merak etmeyin" dedim. O zaman da "Anne pratik değil, O budur, O şudur" demeye başladılar. Ve bunları söyleyen herkesin, çok da pratik olmadığı ortaya çıktı. "Nihayetinde", - dedim, - "Sahaja Yoga için siz hazır olduğunuzda, araziyi ve Ashram'ı o zaman alacaksınız." Çünkü bir kere Ashram kurduğunuzda ve orada biraz paranız olduğunda, her türden bhoot'un bir araya geleceğini ve toplanan parayla eğleneceğini göreceksiniz, düzgün bir düzenleme olmayacak, düzgün bir disiplin olmayacaktır. İşte bu yüzden çocukların yanlışlar yaparak, hatalar yaparak öğrenmeleri ve hangi hataları yaptığımızı ve nasıl düzeltmemiz gerektiğini anlamaları için zaman verilmelidir. Bir kez anlamaya başladıklarında, onlara ne yapmaları gerektiğini, yaptıklarının yanlış olduğunu ve nasıl düzelteceklerini onlara iletmek çok kolay, çok daha kolaydır.
Ama çok bilge olduklarını düşündükleri sürece, son derece iyi insanlar olduklarını düşündükleri ve kendi başlarına olduklarını düşündükleri sürece, Anne, "Tamam, siz devam edin, önemli değil" diyor. Şimdi bilmelisiniz ki, Anne, insanları o Bhavasagara'dan çok büyük zorluklarla kurtardı. Bunu yapmak kolay değildir, bu çok muazzam bir iştir. Bazen binlerce insanın Kundalinisini yükseltmek için, yükseltmem gereken büyük bir dağ varmış gibi hissediyorum. Bu korkunç ama genelde insanlar, henüz düzeltilmemiş olan insanlar, Aydınlanma alarak Bana kibarlık gösterdiklerini sanıyorlar. Bu, insanlarda çok yaygın bir hissiyat. Ve aydınlanma alarak Bana lütufta bulunduğunu sanan insanların egosunun bu aptallığına gülüyorum gibi geliyor Bana. Ve konuşma biçimleri tamamen şöyle bir terminolojiye göredir, "Geldim, üç gün orada oturdum, asla Aydınlanma almadım", sanki Ben bir suç işlemiş gibiyim. Yani kişinin Anneye karşı gösterdiği tutum yavaş yavaş karşı yönde değişir ve "O benim iyiliğim için burada. Ve benim iyiliğim O'nun tek endişesi. Bir şekilde O bana Aydınlanmamı verecek. O çok çalışıyor ve ben Onunla işbirliği yapmak zorundayım, işbirliği yapmayı öğrenmek zorundayım, bu benim iyiliğim için, O bunu yapıyor ve bunun benim iyiliğim için olduğunu anlamaya çalışmalıyım", diye düşünmeye başlar. Böyle bir tutum geliştirildiğinde, bir müridi oturtmak çok daha kolaydır ama bu öğrenci, bir oğul ya da kızdan farklıdır.Çünkü Anne bir Guru, buna şüphe yok, doğduğunuz andan itibaren Anne bir Guru'dur ama bir Anne için, bu Gurular kadar sert olmak çok zordur, hiç bir şekilde, yanına bile yaklaşamaz. Kişi sertlikte onları yenemez ama nasıl davranacağınızı, nasıl aydınlanma isteyeceğinizi, tutumunuzu nasıl değiştireceğinizi anlamak, sizin kendi bilgeliğinizdedir çünkü eğer kendiniz hakkında çok fazla düşünürseniz ve kendinizi göstermeye çalışırsanız, O "evet, evet, sen çok harikasın, gerçekten çok ama çok harikasın, biliyorsun" diyecektir, ta ki siz birdenbire kafanızda iki tane büyük boynuz geliştirdiğinizi ve hiçbir işe yaramadığınızı keşfedene kadar. O zaman, "Tamam, şimdi gel, bu hastalığa yakalandın, seni düzelteceğim" diyecektir. Bu yüzden, bunları yapmamak daha iyidir. Bir taraftan O sizi tüm sıkıntılardan kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırdır.
Diyelim ki bir kalp rahatsızlığınız var, eğer başkaca bir sorununuz olursa O sizi kurtarmak için elinden geleni yapacaktır. Hiç kimsenin kalbini iyileştirmek kolay değildir. İnsanlar Annenin bizi iyileştirdiğini düşünüyor, yani bu sorun değil, bunu kabul edin ama bu böyle değildir. Sahaja Yoga’yı aldığınız zaman, siz bir kişiyi iyileştirmeye kalktığınızda üç gün boyunca kendiniz hasta olduğunuz zaman, buna şaşıracaksınız. Tedavi etmek kolay değildir. Ve tedavi eden insanlar, bunu bazen bhootlar aracılığıyla da yaparlar. Bhootları olanlar da, onlar da tedavi edebilirler. Kendileri de zaten bhoot oldukları için, bhootlara ne olabilir ki? İnsanları iyileştirirler ama hastanın içine öyle bir bhoot koyarlar ki, o hasta bir köle olur. Ve bu tür bhootish insanlar şifacı olabilirler veya inanç şifacıları veya herhangi bir şey, bilinç üstü biri gibi, her türden insan olabilirler, ancak onlar herhangi bir kişiyi iyileştirdikleri zaman, daha ciddi başka bir, daha ciddi bir sorunu oraya yerleştirdiklerinden emin olabilirsiniz. Gerçekte onlar sizi tedavi etmezler. Aslında size ya da o hastaların içine, başka bazı hastalıklar sokuyorlar, bu çok riskli bir oyundur ama eğer bir Sahaja Yogi, birisini iyileştirmeye çalışırsa –çünkü o boşluğa/ vakuma başka birini koyamaz- çünkü kendisi bir problem yaşar. O içine emilir. O yüzden, her Sahaja Yogi’ye, her zaman için tavsiyem, sizin hiç kimseyi tedavi etmemenizdir. Dokunarak tedavi etmenize gerek yoktur. Benim fotoğrafımı kullanmalısınız, Benim fotoğrafımı dağıtabilirsiniz, insanlara kendi kendilerini nasıl iyileştireceklerini anlatabilirsiniz ama siz hiç kimseyi iyileştirmeyin çünkü sizde problemler ortaya çıkacaktır çünkü siz bir bhoot değilsiniz ve bu durum sizi sert bir şekilde vuracaktır. O yüzden dikkatli olun ve hiç kimseyi tedavi etmeye çalışmayın, sadece fotoğrafı kullanın. Fotoğrafı kullandığınızda shraddha ( inanç ) orada olacak, kişi sabit bir halde kalacak ve sizde iyi durumda olacaksınız. Dün olduğu gibi, burada bazı hastalarımız vardı. Ve kimi insanlar bundan dolayı onlara karşı bir şefkat hissettiler. Ve hepsi catch ettiler. Şefkat duymaya gerek yoktu. Sizde, Benden daha mı fazla merhamet var? Hastayı buraya getirmeye ne gerek vardı? Buna gerek yoktu ama her ikisi de catch etti. Bu yüzden sizin hasta olan herhangi biri kişiyi Bana getirmenize gerek yok. Davranış şekliniz bu olmamalıdır. Asla hasta birisini Bana getirmeyin. Eğer hasta olan biri varsa, onları kendi haline bırakın. Onlara, "Anneniz size bakacaktır. Bizim söyleyeceğimiz hiç bir şey yok. Sizler, bir fotoğraf var, siz bu fotoğrafı kullanmalısınız, bu fotoğrafla tedavinizi yapın, iyileşin", demelisiniz. Aksi takdirde, başınıza gelecek ilk şey, Orta Kalbinizin catch etmesidir çünkü tedavi sizin işiniz değil. Bunu siz yapmayacaksınız. Eğer bunu yapmaya çalışırsanız, aslında bazen bir insanı iyileştirmeniz gerektiğini size düşündüren şey egonuzdur, bazen. Ve egonuz aracılığıyla bunu yapmaya çalıştığınız zaman, başınız belaya girer. Tedavi edemeyeceğinizden değil. Bunu yapabilirsiniz ama siz o seviyede olmalısınız, bir insanı iyileştirmeye çalıştığınızda, bilinç üstü bir kişilik olmalısınız, yani bu ego eğilimli olmalısınız demektir ama sonuçta hepsi bunu yapıyorlar. Başkalarını iyileştirmeye çalışanlar ve böyle davrananlar, sadece medyum haline gelerek, Sahaja Yoga'dan tamamen çıktılar. Medyum oldular, korkunç insanlar haline geldiler. Telefonda konuştukları zaman, sanki birisi kulaklarıma zehir akıtıyormuş gibi hissediyorum. O kadar korkunçlar ki, bunu hayal bile edemezsiniz. Bu nedenle, Aydınlanma alan kişilerin, herhangi bir şekilde tedavi etme işine bulaşmamaları önemlidir çünkü onlarda Orta Kalp catch edecektir. Tüm korkuların olduğu, insanların korktuğu ülkelerde, onlar orta kalp sorunu geliştirilebilirler. Bu, insanların korktuğu başka şeyler tarafından da, onlarda orta kalp gelişebilir.
Kötü guruların kitaplarını okumak ve şok edici şeyler hakkında kitaplar okumak, Kundalini kitabını okuyan birçok insanın Orta Kalp probleminin olması gibi ( Shri Mataji gülüyor ), çünkü onlar Kundaliniden çok korkuyorlar! Okuduğunuzda sizi korkutan herhangi bir şey, kalbinizi çok, çok zayıf ve tehlikeli hale getirebilir. Şimdi bu Orta Kalbin iki kısmı daha var – bu Annenin Kalbidir - Onun öz kardeşidir, Vishnu'dur, Sağ Kalpte O, Shri Rama olarak enkarnasyonunu alır.
Kim, biz Onun Anne olduğunu düşünüyoruz - Çocuklarına bakan Baba, yani bu Baba'dır ve bu da (Mama) Anne'dir. Burada Baba ve Anne iki nitelik olsa da, Mama-Anne, yani O, Baba'nın Kızkardeşidir. Ve Baba, Sadhakaların ( ruhani amacına ulaşmak için belli bir yolu izleyen kişi ) müritlerinin Annesidir. Hepinizin bildiği gibi, Anne, babanın kendisinden daha da büyük bir babadır. Ve yani Shri Narayana'nın enkarnasyonu olan bu Amca, Anne'nin korunmakta olan müritleriyle ilgilenir. O, Baba anlayışını çocuklara verir. Çünkü bu aşamada bu Baba, yani Shiva olan Her Şeye Kadir Tanrı bilinmiyor. Yani bu Amca, onlar Babalarıyla tanışacak kadar büyüyene kadar, çocuklara bakar. Ve bu şekilde Parvati'nin, Uma'nın veya Devi'nin, Kendi Annesinin yerine geldiğini, Mayka ve bu orta Kalpte oturduğunu söyleyebiliriz. Ve orada, erkek kardeşi ise Onun çocuklarını korur. Mama çocuklara Aydınlanma verdiğinde veya onlara ikinci doğumlarını verdiğinde, Mama’nın (Anne), Kız Kardeşinin çocuklarına bakar ve onların bir babanın verdiği güvenliği kendi içlerinde inşa etmelerine yardımcı olur. Yani her insanın sağ tarafı babalığı, babalığı temsil eder. Ve bir erkeğin Babalığı çok önemlidir. Bu merkez bozulursa veya onda bir sorun varsa, o zaman bir hastalık olarak siz astıma yakalanırsınız. Astım sadece bu merkezin bozulmasından dolayı veya bu merkezle bağlantılı olan başka kombinasyonlardan kaynaklanır. Astım, kızlar ve erkekler arasında çok yaygındır. Ve babayla olan ilişkiniz, ya da baba anlayışınız ya da kendi babalığınız iyi değilse, bu astım rahatsızlığına kapılıyorsunuz ve bunun için kişi sadhakalara şu soruları sormalıdır, sizin nasıl bir babanız var? Bir beyefendi gelip Bana, "herkes neden, senin nasıl bir baban var? diye soruyor dedi, “herkes bana ne tür bir, baban nasıl, baban nasıl diye soruyor. Babamın benimle ne alakası var?” dedi. Aslında herkes sağ Kalp hissediyor ve onların ona babayı sormaları gerekiyor. Çünkü baba sağ Kalptedir ve babalık ilkesi bozulursa, babalık ilkesiyle ilgili bir sorun varsa, o zaman bu sorunla ve daha başka birçok sorunla karşılaşırsınız, şimdi uzun uzun bunun üzerinde tartışmak istemiyorum ama babası olmayan bir insanın, ne kadar çekingen olduğunu, onun nasıl davrandığını anlayabilirsiniz ve ayrıca böyle olan insanlar, bir baba bilmeyenler, çok dikbaşlı, şehvet düşkünü veya müsamahakâr yapıda olabilirler veya gizli bir seks düşkünü olabilirler. Babasını kaybeden insanlar, bir babanın onlara verdiği disiplinden yoksundurlar ya da bu kişiler böyle olabilirler, böyle bir insan, çok vicdan azabı çekebilir, mutsuz bir hayat sürebilir veyahut onlar çocuklarına karşı çok sert olabilirler ya da son derece kibar davranıp, çocukları şımartabilirler. Bu her şekilde olabilir.
Yani bu durumda, her iki türden tepkiye de sahiptir, ya çok fazla sevgi verir ya da çok katı. Her şey olabilir, ya da bu türden bir insan, çocukken çok katı olup ve yaşlılıkta son derece cömert birisi olabilir. Bu çok dengesiz bir kişiliktir. Yani babası olmayan kişi, kendi babasının Shri Rama olduğunu bilmelidir. Hiçbir şey için endişelenmemelidir. O tekdir, O bir ok ile herhangi bir sayıda insan öldürebilir. Bu yüzden babasının orada olmamasından, babasının ölmesinden dolayı veya buna benzer bir şeyin olmasından dolayı kişi hiç korkmamalıdır. Aksine, eğer baba öldüyse, sizin ona, sizin için endişelenmemesini ve sizin iyi olduğunu söylemeniz ve bu şekilde babanızı rahat bırakmanız ve ondan doğmasını istemeniz, onu bu dünyaya bağlamanızdan daha iyidir. Bu Sağ Kalptir ve Sol Kalp ise Annedir, aslında sizin kendi anneniz her kimse, bu odur. Bu anneliktir, bu anlamda eğer anneniz son derece kaba ve son derece tuhaf biriyse ya da annenizle olan ilişkiniz kötüyse, o zaman bilin ki, Sol Kalpte sizde ortaya çıkan yanlış giden bir şeyler vardır. Dolayısıyla bu iki nokta, insanlarda çok önemlidir. Eğer bir Sahaja Yogi sadece "Benim bir Babam ve bir Annem var; Yüce Tanrı benim Babam ve Annemdir" diye karar verirse, o zaman bu problemler kolaylıkla çözülebilir ama Sahaja Yoga'da, işe yarayan şey, sizin aklınızda düşündüğünüz şey değildir, bu böyle olmuyor. Sadece durmakta olan bir arabanın içinde oturup "ben Connaught Place'e gidiyorum" diye düşünürseniz, hiç bir yere gitmeyeceksiniz. Ellerinizi hareket ettirmelisiniz. Aynı şekilde Sahaja Yoga'da da ellerinizi hareket ettirmelisiniz. Çakralarınızı temizleyin, onları daha yükseğe taşıyın ve yukarı yükseltin. Bu sizin Sahaja Yoga'da neyin önemli olduğunu aklınızla düşünmeniz değildir. Hiç bir şekilde. Siz “ben Sahaja Yogada çok iyiyim, çok iyiyim” diye düşünebilirsiniz, ama bu böyle değildir. Gerçekte başardığınız şey budur, mesele yükselişinizdir. Yani size anlattığım araba örneğinde olduğu gibi, öylece oturup düşünmekle işi yapamazsınız. Aynı şekilde bu makineyi de çalıştırmanız ve tüm bu harekete ulaştığınızı, görmeniz gerekiyor.
İçinizde ghati ( idrakin ötesine geçmek ) olmalıdır. Aksi takdirde, Sahaja Yoga hakkında sadece konuşmanın, Sahaja Yoga hakkında düşünmenin ve kendinizi, sizin harika bir Sahaja Yogi olduğunuza ikna etmenin bir anlamı yoktur. Çok az insanın anladığı bu nokta, sizin bunu nasıl tezahür ettirdiğinizdir. Çok, çok az sayıda insan bunun tezahür etmesi gerektiğini, bunun karyanmit ( uygulama, hayata geçirme ) olması gerektiğini anlar. Bu sadece konuşmak, konuş, konuş, konuş, konuş, sabahtan akşama kadar konuşmak değildir. Şimdi Ben konuşurken bile kalbinizi açıyorum, Ben çalıştırıyorum. Konuştuğum zaman bile, şimdi kalbinizi açıyorum. Bu çalışıyor. Ben konuşmamı bitirdiğimde Kalp Çakranızın açık olduğunu göreceksiniz. Bu böyle, çünkü bunu nasıl yapacağımı biliyorum. Konuştuğum zaman sadece çakraların nerede catch ettiğini, neler olduğunu izliyorum ve tüm bu noktaları yakalayıp ona dokunuyor ve onu açmaya çalışıyorum. Ve işte bu böyle olmalı, konuştuğunda bile karyanvit olmalıdır. Susup el kaldırırken bile karyanvit olmalı. Ne yaparsanız yapın, siz karyanvit olmalısınız. Herhangi birine sadece baksanız bile bu karyanvit olmalıdır, bu sadece Sahaja Yoga hakkında bazen yaptığımız türden bir gevezelik olmamalıdır. İnsanoğlunun sahip olduğu en büyük korku, çok hata yaptıklarını ve bu hataların çok fazla olduğunu ve asla aydınlanma alamayacakları, mahvolacakları, cehenneme gideceklerini düşünmeleridir. Bu doğru değil, hiç bir şekilde doğru değildir eğer istemiyorlarsa hiç kimse cehenneme gitmeyecektir -. Eğer bunu durdurmak istiyorsanız, durdurabilirsiniz.
Zamanı geldi. Kutsanacaksınız ve sonsuza dek kutsanacaksınız. Öyleyse Tanrı sizi kutsasın!
Bugünkü konuşmayı, özgüvenin önemini anlamanız gerektiği şeklinde yaptım ama bu "Ben kendime güveniyorum" diyerek olmaz çünkü bunu dışsal olarak söylediğinizde aslında egoistsiniz ama bunu vibrasyonlarınızla söylediğiniz zaman, siz kendinize güveniyorsunuz demektir.
Tanrı hepinizi kutsasın!
Bugün üzgünüm, bu akşam yemeğe çıkmam gerekiyor ve bugün Ayaklara dokunmanız fazla zaman veremeyeceğim çünkü dün kardeşim akşam yemeği için eve geldi ve ben saat 11 de eve ulaştım, bu yüzden yemek yemeden gitti. Bugün yine geliyor, umarım bugün Beni kardeşim için bağışlarsınız çünkü sonuçta bazen Ben de Mama’nıza bakmak zorundayım (Gülüşmeler).
Tanrı sizleri korusun!
Yarın sizinle Vishuddhi Çakra hakkında konuşacağım, tam olarak saat 6.30'da başlayacağım. Umarım Bana yardımcı olursunuz ve programımıza yarın tam olarak 6.30'da başlarız, tam 6.30'da başlıyoruz.
( Shri Mataji birkaç kelime Hintçe konuşuyor )
İtaat etmeyenler acı çekerler. Yapmamalısınız. Bunu bir kez söyledim, orada ne var? İtaat, neden zor bu? Neden itaat etmek zor? Bunu sadece deneyin ve itaat edin, onu bulacaksınız, itaat size gerçek güveni verir - itaat, sadece itaat. Sadece deneyin. Sadece itaat etmeye çalışın. Bu çok basittir. Ve bugün ayağa dokunmanın sorun olmadığını söylendi. Hintliler için bu zordur ama eğer İngilizce olarak Ben eğer "Ayaklarıma dokunun" derse, onlar bu yapmazlar, "Sen kimsin?" derler. (Shri Mataji güler). Siz onlara gülüyorsunuz, onlar da size gülüyorlar. Olan şey işte bu. Yani bugün siz İngiliz oluyorsunuz.
Çok teşekkürler.